31 Aralık 2022 Cumartesi

Haziran 2022

 

1 Haziran 2022

 

Kanıksamak...

Kanıksamak kadar kötü az şey vardır hayatta...

Sevgi, saygı, umut, utanç hatta nefret, öfke bunlar duygu durum ifadesidir...

Kanıksamak ise duygunun yok oluşundan kaynaklanır…

Ve insanları kanıksamışsa; yaşananları, yaşanmayanları, ölenleri, öldürenleri; vahamet kesp etmiştir koskoca ülkeyi…

D.K.

1 Haziran 2022 00:10

 

 

2 Haziran 2022

 

Çok önce sonlanması gereken “buna da şükür”, “beterin beteri var”, “izahı olmayanın mizahı”, “kötünün iyisi”, “her şerde bir hayır” devrinin artık ivedilikle sonlanma vakti geldi de geçti bile. “Bir adım ötesinden dönüş yok” noktası artık. Bana dokunmayan bin yaşasın yılanı, bin yaşadı, artık herkese dokunuyor...

D.K.

 

 


🏳️‍🌈 bu bayrak sapıklığın ve fahişeliğin sembolü değil bu bir. Türkçede fuhşiyat diye bir kelime yok, fuhşiyyat Arapça olup fuhşiyyenin çoğuludur, buradan yola çıkıldığını varsayarak fuhuşun sembolü de değil bu da iki.



Yetti be! Bir gün sürtük, bir gün fahişe, sapık. Kimsenin kimseye karışma, hakaret etme hakkı yok derken biz ülkeyi yönetenlerin kullandığı dil ve üslup içler acısı.

İşinize gelsin gelmesin, tüm renklerimizle varız ve hep var olacağız!.. 🏳️‍🌈🟤🏳️‍⚧️🌈




6 Haziran 2022

 

Bir kafede oturup kahve içen de içemeyen de “orada oturup kahve içmek hepimizin hakkı” demeyi öğrenmediği sürece bitmez sınıf ayrılıkları...

Üstelik, uğrunda sınıf kavgası yapılan, hem de bazıları tarafından bilinçli körüklenen tartışmanın öznesi olan kahvenin; içilebilir hale gelene kadar olan sürecinde yani ekiminde, bakımında, hasadında; insani koşullardan uzak çalıştırılan insanlar hatta çocuklar başlı başına global bir sınıf doğrusu insanlık sorunuyken...

Neredeyse dünyanın tüm kahve üretimini sağlayan Afrika ve Güney Amerika’da çalıştırılan kahve toplayıcılarının ortalamada yüzde altmışı çocuk işçi. Üstelik bu çocuklar hiçbir zaman herhangi bir metropolde bir fincan kahve içme imkanına sahip olamayacak...

Kafam yine allak bullak! Kimin ne kadar kazandığı, kazandığı ile ne yaptığını tartışmanın anlamı yok, bu kesin... Ve aslında konuşulması gereken; iş alanı ne olursa olsun, emeğinin karşılığını alamayan çalışanlar ve çalışmadan, emek sarf etmeden, hakkını alamayanların üstünden zenginleşenler...

D.K.

 


7 Haziran 2022

 

Bu sabah bulutlar “bırak işi gücü, uzan çimlere, sen bakışlarını bizlere çevirip hangi şekilleri aldığımızı incelemek, onlara anlamlar yüklemek için maviye doğrulttuğunda, bir anda karalara bürünüp yağmaya niyetliyiz” diyorlar…

D.K.

 

 

9 Haziran 2022

 

Pazılı pilav yapacağım, dedim.

Pazılı pilav mı olur ya, dedi.

Niye olmasın, bezelyeli, havuçlu, nohutlu hatta tavuklu ve hamsili oluyor da pazılı niye olmasın, dedim.

Yiyenin pazısı mı çıkıyor, diye korkunç bir espri yaptı.

Evet ama sadece tavuklu pilavdan sonra tüylenen, hamsili pilavdan sonra pullananlarda, diye altta kalmamak adına aynı düzeyde cevap verdim.

Sırıttı...

Sırıttım...

Pazılı pilav yaptım, yanında yoğurtla, oturdum afiyetle yedim...

D.K.

 

 

10 Haziran 2022

 

“Kötünün iyisi diye bir şey yok canikolar! Az kötüyse; kötünün azı, çok kötüyse; kötünün çoğu. Kötü; kötüdür, iyiyse; iyi.” dedi Sinan…

 

Bence haklı!...

D.K.

 

 

11 Haziran 2022

 

Değişik meslek grupları, kendi hakları için ses çıkartmaya başladı. Bu çok büyük bir adım. Ne zaman ki değişik meslek grupları, diğerlerinin hakları için de ses çıkarmaya başlarsa; o büyük adım daha da büyür, geleceğin ayak sesleri olur.

Fakat şu haliyle her meslek grubu sadece kendi geleceğinin derdinde. Değil diğerlerinin hakları için ses çıkarmak, diğerlerinin haklarını bizzat yok saymakta. Bu durumda atılan o büyük adımlar kendi etrafında dönmekten ya da tepinmekten öteye gidemez.

Oysa şu an var olan, herkesin iliklerine kadar hissettiği, mevcut durumu değiştirme arzusu, tek tek değil de birlikte eyleme geçse…

Ah, bir geçse…

 

*elbette uzaktan akıl verme gibi duran yazımın sadece içimden geçenlerin dışa vurumu olduğunu anlamayanlar olacaktı.

Ve fakat... Hayır, tuzum kuru değil ve uzaktan davulun sesi hiç hoş gelmiyor...

D.K.

 


12 Haziran 2022

 

Her an herhangi bir sebepten suçlu ilan edilmenin mümkün olduğu günlerde “hak arama özgürlüğüne” yapılan saldırı herkesi ilgilendirmeli!..

D.K.

 


16 Haziran 2022

 

Geldim... Sanki cennetin cehennemden ve cehennemin cennetten ayrıldığı çizgideyim... Yolun sol tarafından, bizi kampa getiren minibüsün penceresinden, tüm ihtişamıyla deniz ve kumsallar aktı, derken dünyanın en büyük açık hava hapishanesine vardık...

İki Rohingya genci, gece nöbetinde dolaşmaya çıkan genç bir hekimi vurmuşlar, ifadelerinde aslında kaçmak istediklerini, karanlıkta hekimi seçemediklerini, onu gece bekçisi sandıklarını, korktukları için vurduklarını, çok üzgün olduklarını belirtmişler. Bangladeş polisine teslim edilmişler, muhtemelen onlar da Myanmar’a iade edecek ve orada öldürülecekler... Nasıl bir döngü... Şaşırdığım başka bir nokta kimse silahları nereden bulduklarını sormamış...

Cennet ve cehennemin sınırı işte bu kampın derme çatma duvarları...

Hani Hasan Hüseyin demiş ya;

“Öyle bir yerdeyim ki

Ne karanfil ne kurbağa

Bir yanım mavi yosun

Dalgalanır sularda

Bir yanım çocuk parkı çığlık çığlığa

Bu ne beter çizgidir bu

Bu ne çıldırtan denge

Yaprak döker bir yanımız

Bir yanımız bahar bahçe”

D.K.

Kutupalong, 17:00

 

 

19 Haziran 2022

 

“Cukuplah dengan semua ini, mari kita pulang ke tempat asal.”

“Bu kadar yeter, hadi, artık eve dönelim.”

Dedi binlerce Rohingya…

 

Bugün binlerce, on binlerce Rohingya ellerinde pankartlar, çok sesli ama barışçıl bir gösteri yaptı... Böylece 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü öncesi seslerini dünyaya bir kez daha duyurabilmek istediler...

Mülteci olmak istemeyen, açık hava hapishanesi denilebilecek kampta daha fazla kalmak istemeyen, en çok da Rakhine (Arakan)’e dönmek, vatandaş olarak tanınmak ve özgürce yaşamak isteyen Rohingyalar…

Aslında, o kadar tanıdık ki;

Mülteci olmak istemeyen Rohingyalar, Rohingyaları istemeyen Bangladeş halkı, Birleşmiş Milletlerin sağladığı ayrıcalıklardan vazgeçmek istemeyen Bangladeş Hükümeti, Myanmar’daki insanlık suçunun önüne geçmeyen Birleşmiş Milletler ve dahi Avrupa Birliği ya da diğer süper(!) güçler…

 

D.K.

 


20 Haziran 2022

 

Dünya Mülteciler Günü

Dünyada; nefret, hırs, kibir ve buna dayalı, ötekileştirme, ayrıştırma ve savaşlar olmasaydı; ne yüz milyondan fazla sığınma arayan insan ne sığınma ararken yollarda ölen insan ne de böyle bir gün olacaktı…

D.K.

 


23 Haziran 2022

 

Zihnimin içimdekiler giderek tehlikeli bir hal almaya başlıyor!..

D.K.

 

 

Neymiş, asker, prens salman’a “sağol” dememiş...

Yahu! Bu kadar mı onurlanacak mevzu yoksunu olur insan!..

TSK’nın içinin boşaltılmış olmasının, dünyaya maskara edilmesinin hesabını sormamış insanlar; video programı ile silinmiş ses kaydından kendine pay çıkartıp paye veriyor...

Heyt be!..

Tüm askeri darbelere karşı olan ben, militarist fikirlere onca uzak ben, TSK’nın haline yanar oldum...

 

Merhaba Asker!

D.K.

23:45

 


24 Haziran 2022

 

Bugün iki ayrı ülkenin gündeminde kürtaj yasası vardı. ABD 49 yıl sonra, “Roe Wade’e karşı kararı”nın iptali ile, kürtaj hakkını anayasal hak olmaktan çıkardı. Almanya’da ise jinekologlara kürtaj hakkında bilgi verme yetkisi verildi. Almanya’da halen kürtaj için sadece kadının rızası yeterli değil. Üstü örtülü bir kürtaj yasağı devam ediyor. Kürtaj için jinekologlara daha fazla yetki verilmesi, kürtaj hakkı yasasının önünü açacak bir karar.

Kürtajın yasak olduğu ülkelerde, gebeliği sonlandırmak için tehlikeli yollara başvurulur. WHO verilerine göre; her 10 gebelikten üçü abort ile sonuçlanmakta, her yıl 25 milyondan fazla kadın güvenli olmayan gebelik sonlandırma girişimlerine başvuruyor ve 7 milyondan fazla kadın bu girişimler sonucu hastaneye kaldırılmakta, dünya çapında her 23 dakikada 1 kadın güvenli olmayan gebelik sonlandırma girişimi nedeniyle hayatını kaybetmekte.

D.K.

 


25 Haziran 2022

 

Melilla’da yaşananlar insanlık suçudur ve sessiz kalanlardan da bu suçun ortağıdır.

D.K.

23:10

 


28 Haziran 2022

 

Cidden İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliğine bir ay önceki püften itiraza ve bugün taviz vermedik o yüzden bugün yeşil ışık yaktık imalarına inananlar var... Cidden, gerçekten, evet, evet var!...

Bu arada geçmişte, bugün “düz lise” diye anılan, eğitimde fırsat eşitliği olan liselerin İngilizce derslerinde;

“he will drink a glass of cold water” ve

“he shall drink a glass of cold water” arasındaki fark öğretilirdi.. Öyle işte... “üstüne bir bardak su içecek” ama her cek cak aynı değil ki mermerciğim...

Kim bilir kapalı kapılar ardında yine ne pazarlıklar döndü…

Hele hala içime sindiremediğim prens salman mevzuu var.

En ‘aydınım’ diye geçineni dahi o kadar açık ki manipülasyona...

 

 

30 Haziran 2022


Aaa, vah vah, yaa...

Ünlem dolu ünlemsiz gerçekler...

Pis kokular, kaynakları artarak hızla yayılıyor...

Sanki bazılarının kaynağı yavaş yavaş ortaya çıkıyor...


Ve benim kafamda yine delişmen sorular...


Prens salmanla neyin pazarlığı yapıldı, boris'in omzu niye o rahatlıkta sıkıldı, liz truss, Chris Bryant'ın sorularını niye yanıtlayamadı, Rusya'dan sağlanamayan fosil yakıt ve doğalgaz suudilerden mi temin edilecek, bu teminde Türkiye aracı mı olacak, nato üyeliklerinin yeşil ışığı aslında bu pazarlıkla mı alakalı, Finlandiya ve İsveç gerçekten istenenleri -ki bu isteklerin ardında bir mantık yok, çünkü ülkede kim gerçekten terörist sayılıyor meçhul- onayladılar mı, Finlandiya'nın onaylamadığını, hatta Türkiye'nin Finlandiya ile bu konuda resmi bir görüşme yapmadığını Alman basınından okudum -tabii bu bir kriter değil, Melilla'daki vahşeti sınır güvenliğini koruma olarak geçiştiren, yaşanan vahşeti, insanlık suçunu dillendirmeyen bir basın ne de olsa- Türkiye'de onaylanmış algısının uyandırılmasına bilinçli mi sessiz kalınıyor, hazırlanan sözleşmede diplomatik dilde sözleşme için önem arz eden shall yerine will kullanılmasının altında ne yatıyor, salman ve biden neyin pazarlığını yaptı ve abd'nin tüm bunlarda yaptırımı ne?


Neyse... Bitmez benim cevapsız sorularım... Zihnim çok kalabalık... Üstelik yarın yola çıkacağız... Ve ben hala ne yapacağım konusunda kararsızım... Tüm dürüstlüğümle konfor alanlarının eksikliğini hissediyorum... Konfor derken; burası için konfor sayılanlar... Doya doya kana kana su içmek, istediğin saatte duş almak... Ne tuhaf ve dahi acımasız... Doğal olanın, olması gerekenin konfor sayılması... Of... Uyumalı... Yarın zor ve uzun bir gün...

 D.K.