31 Aralık 2022 Cumartesi

Ekim 2022

 

6 Ekim 2022

 

Çocuklarla kaçırılma ihtimali üzerinde konuşulmalı. Çocuklarla kaçırılma ihtimali üzerine oyunlar oynanmalı. Bu çok önemli…

 Önemli birkaç adım:

 - Yabancı kelimesi, yanlış ifade. Çocuklar adını bildikleri, tanıştırıldıkları kişinin yabancı olmadığını düşünürler. Bu yüzden çocuklara ‘yabancılarla gitme’ yerine çocuklarla önceden belirlenen kişiler -misal, teyze, dayı, anaanne, babaanne- haricinde kimse ile gitmemesi öğretilmeli.

- Aynı şekilde çocuğun belirlenen kişiler haricinde sarılma, öpme, vücuduna dokunma eylemleri engellenmeli veya kısıtlanmalı, bunun sebebi açıklanmalı. Çocuk çok küçük yaşta, bedenine sadece kendi isterse birinin dokunabileceğini bilmeli. Ki bizim toplumumuzda maalesef “hadi komşu amca, teyze öpsün” yanlışı var.

- Çocuğu okulundan yahut gittiği yerden alma imkanı yoksa okul bu konuda bilgilendirilmeli, çocuğa da onu kimin alacağı önceden söylenmeli.

- Çocukların yakın çevrede arkadaşlıklar kurmasına önayak olmalı ki okul yolunu beraber yürüme, parka beraber gitme gibi eylemlerde yalnız olmaması önerilmeli.

- Çocuğa, “hayır” demeyi, yardım çağrısı için bağırması öğretilmeli. Ancak bunu yaparken çocuğa yanlış yönlendirici yardım çağrısının tehlikesi de öğretilmeli.

- Çocuğa belli bir yaşa gelene kadar ebeveynin belirlediği alanlar dışına çıkmaması öğretilmeli.

- Tehlike anında çocuğun kaçabileceği yerler, yardım alabileceği kişiler belirtilmeli.

- Çocuğun yanına sevimli bir şekilde yanaşan zanlı olursa, çocuğa bir büyüğünü beklediğini söylemesi ve sakin kalması öğretilmeli.

Ama en en en önemlisi, çocuklarla konuşmalı, çocukları dinlemeli ve onlara olası tehlikelerden bahsederken bunu oyunlarla pekiştirip yumuşak bir ses tonuyla konuşmalı, çocukları tehlikelerden korurken, korkular büyütüp özgüvenini sarsmamalı.

D.K.

 


7 Ekim 2022

 

Ne zaman gelsen bir meşguliyet içindeydim, seni hep ihmal ettim, şimdi de keşke gelsen diyorum ama anlaşılan o kadar kırılmışsın ki ihmalkarlığıma artık hiç uğramıyorsun...

Sevgili uyku, lütfen hiç olmazsa bu gece için beni affet...

D.K.

02:40

 

 

Başörtüsü yine gündemde. Oysa Türkiye’de genel anlamda kadının kılık kıyafet sorunu vardır. Başörtüsü de taksa şort da giyse karışanı çoktur.

 

Kadınlar da dahil kimse kadına ne giyip ne giyemeyeceğini söyleme hakkına sahip olmadığını anlasa. Ah bir anlasa!..

04:48

 


11 Ekim 2022

Odasında, yatağında olması gereken bir çocuğu, dinlenme odasında, televizyonun önünde diz çökmüş, dirseklerini televizyon masasına dayamış, dikkatle televizyondaki görüntülere bakarken buldum. Ukrayna’dan savaş görüntüleri, daha doğrusu, harabeler arasında dolaşan askerler, insanlar…

Elimi uzattım, hadi odana götüreyim seni, dedim. Omuz silkti. Tekrar “hadi gel” derken gözüm televizyon kumandasını aradı, niye yeni televizyonlarda kapatma düğmesi yok, diye söylendim içimden. “Şimdi olmaz” dedi, “annemi arıyorum”, “böyle bir yerde kaldı”, “belki burasıdır”. Boğazımda alev alev yanan bir yumru. İçimde avaz avaz büyüyen bir öfke... Adı: Savaş...

 

Savaş bir gün bitecek... Ölümlerle, kayıplarla, yıkımlarla, kazananı olmayan sahte zaferlerle...

Çocuk büyüyecek, çocuk unutmayacak, çocuk hep yaralı, çocuk hep eksik… Adı: Mülteci…

D.K.

01:50

 


13 Ekim 2021

 

“Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” dizesi Nilgün Marmara anmalarına illa eşlik eder. Buna itiraz edenleri anlamakla birlikte çok da yanlış bulmam.

 

Kağan Önal, Defterler’in önsözünde bununla ilgili açıklama yapmış,



Ayrıca dizelerin yer aldığı sayfanın sonuna da dipnot düşmüş; “Nilgün Marmara’nın da tırnak içinde kullandığı dize anonimdir ve Ece Ayhan’ın çocuk şiirinin bir yetişkinin ulaşamayacağı saflığını ve güzelliğini anlatmak için sık sık kullandığı söylenen bir örnektir.”


Nilgün Marmara’nın ölümü ardından birçok insan Kağan Önal’ı, Nilgün Marmara’nın intiharından sorumlu tuttu. Bu iddialar doğru mudur değil midir bilemeyiz.

Benim için Kağan Önal her zaman “Şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler yazardı.” Cümlesini kurmuş kişi olarak kalacak olsa da kendisine hak verdiğim husus; Günseli İnal’ın defterlerindeki notları ve şiirleri bastırmış olmasına yönelik sitemidir. Nilgün Marmara’nın son mektubundaki “Kağan arzu edersen ileride, daktiloya çekilmiş olan şiirleri bastırabilirsin” cümlesinin açık ettiği üzere Nilgün Marmara’nın sadece daktiloya çekilmiş şiirlerin basımına izni varmış. Ki defterlerdekiler basılmamış olsa bu dizeyle ilgili tartışmalar hiç olmayacaktı. 



Hülasa, “Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” dizesi ile Nilgün Marmara’yı anmak yanlış olmasa da sadece bu cümleyi alıntılayıp Nilgün Marmara yazmak doğru olmayabilir.

 

Fikrimce dizelerin tamamı ile anmaktır doğru olan..

“Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına

Niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına,

Niye kimseler izin vermez yollarına kuş konmasına?

“Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna”

Bir çocuk demiş.”


 

Ve madem Nilgün Marmara…

“Uçurumlar var, var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında, kendisiyle kendi arasında, kendiyle başkası arasında. Böylece özleyebiliyoruz, kendimizi, başkalarını. Uçurumlar arası ebemkuşağından köprüler kuruyoruz, ne çok renkli ve bembeyaz, renkleri ısıtıyor insanı ama aslında bu gökkuşağı köprüler buzdan, yani donuyoruz da baka baka, donuk donuk renkler doluyor yüreklere, donduruyor. Yine de diyorum ben, var bir şeyler çünkü düşlerde en derinlikler, söylenemeyen tam anlatılamayanda, balıklar asılı tavanlara, simsiyah kocaman balıklar insan yüzlü ve gözleri yaşlı dönerken hıçkırıyor tanıdık tüm yüzler.”

 

D.K.

23:00



16 Ekim 2022

 

“Nasılsa biliyor” diyoruz, diyorsunuz; “Nasılsa biliyor ne hissettiğimi!”, “Nasılsa biliyor ne demek istediğimi!”, “Nasılsa biliyor düşündüklerimi!”, “Nasılsa biliyor sevdiğimi!”

“Tekrara gerek yok” diyoruz, diyorsunuz…

Unutuyoruz, unutuyorsunuz; herkesin bazen ‘nasılsa’ bildiği şeyleri duymaya, herkesin bazen ‘nasılsa’ bildiği şeyleri hissetmeye ihtiyacı olduğunu…

Unutuyoruz, unutuyorsunuz; hayatın kısa olduğunu, “keşke”nin hep geç kalmışlığın sızısı olduğunu...

Sevdiklerimize cömertçe sunulan “nasılsa”ların yerini bir gün “keşke”lerin almasını istemiyorsak, istemiyorsanız; amasız, fakatsız dile gelmeli hisler, düşünceler...

Çünkü hayat gerçekten kısa…

D.K.