6 Ekim 2022
Çocuklarla
kaçırılma ihtimali üzerinde konuşulmalı. Çocuklarla kaçırılma ihtimali üzerine
oyunlar oynanmalı. Bu çok önemli…
- Aynı şekilde
çocuğun belirlenen kişiler haricinde sarılma, öpme, vücuduna dokunma eylemleri
engellenmeli veya kısıtlanmalı, bunun sebebi açıklanmalı. Çocuk çok küçük
yaşta, bedenine sadece kendi isterse birinin dokunabileceğini bilmeli. Ki bizim
toplumumuzda maalesef “hadi komşu amca, teyze öpsün” yanlışı var.
- Çocuğu
okulundan yahut gittiği yerden alma imkanı yoksa okul bu konuda
bilgilendirilmeli, çocuğa da onu kimin alacağı önceden söylenmeli.
- Çocukların
yakın çevrede arkadaşlıklar kurmasına önayak olmalı ki okul yolunu beraber
yürüme, parka beraber gitme gibi eylemlerde yalnız olmaması önerilmeli.
- Çocuğa, “hayır”
demeyi, yardım çağrısı için bağırması öğretilmeli. Ancak bunu yaparken çocuğa
yanlış yönlendirici yardım çağrısının tehlikesi de öğretilmeli.
- Çocuğa belli
bir yaşa gelene kadar ebeveynin belirlediği alanlar dışına çıkmaması
öğretilmeli.
- Tehlike anında
çocuğun kaçabileceği yerler, yardım alabileceği kişiler belirtilmeli.
- Çocuğun yanına
sevimli bir şekilde yanaşan zanlı olursa, çocuğa bir büyüğünü beklediğini
söylemesi ve sakin kalması öğretilmeli.
Ama en en en önemlisi, çocuklarla konuşmalı, çocukları dinlemeli ve onlara olası tehlikelerden bahsederken bunu oyunlarla pekiştirip yumuşak bir ses tonuyla konuşmalı, çocukları tehlikelerden korurken, korkular büyütüp özgüvenini sarsmamalı.
D.K.
7 Ekim 2022
Ne zaman gelsen
bir meşguliyet içindeydim, seni hep ihmal ettim, şimdi de keşke gelsen diyorum
ama anlaşılan o kadar kırılmışsın ki ihmalkarlığıma artık hiç uğramıyorsun...
Sevgili uyku,
lütfen hiç olmazsa bu gece için beni affet...
D.K.
02:40
Başörtüsü yine
gündemde. Oysa Türkiye’de genel anlamda kadının kılık kıyafet sorunu vardır.
Başörtüsü de taksa şort da giyse karışanı çoktur.
Kadınlar da dahil
kimse kadına ne giyip ne giyemeyeceğini söyleme hakkına sahip olmadığını
anlasa. Ah bir anlasa!..
04:48
11 Ekim 2022
Odasında,
yatağında olması gereken bir çocuğu, dinlenme odasında, televizyonun önünde diz
çökmüş, dirseklerini televizyon masasına dayamış, dikkatle televizyondaki
görüntülere bakarken buldum. Ukrayna’dan savaş görüntüleri, daha doğrusu,
harabeler arasında dolaşan askerler, insanlar…
Elimi uzattım,
hadi odana götüreyim seni, dedim. Omuz silkti. Tekrar “hadi gel” derken gözüm
televizyon kumandasını aradı, niye yeni televizyonlarda kapatma düğmesi yok,
diye söylendim içimden. “Şimdi olmaz” dedi, “annemi arıyorum”, “böyle bir yerde
kaldı”, “belki burasıdır”. Boğazımda alev alev yanan bir yumru. İçimde avaz
avaz büyüyen bir öfke... Adı: Savaş...
Savaş bir gün
bitecek... Ölümlerle, kayıplarla, yıkımlarla, kazananı olmayan sahte zaferlerle...
Çocuk büyüyecek,
çocuk unutmayacak, çocuk hep yaralı, çocuk hep eksik… Adı: Mülteci…
D.K.
01:50
13 Ekim 2021
“Öyle güzelsin ki
kuş koysunlar yoluna” dizesi Nilgün Marmara anmalarına illa eşlik eder. Buna
itiraz edenleri anlamakla birlikte çok da yanlış bulmam.
Ayrıca dizelerin
yer aldığı sayfanın sonuna da dipnot düşmüş; “Nilgün Marmara’nın da tırnak
içinde kullandığı dize anonimdir ve Ece Ayhan’ın çocuk şiirinin bir yetişkinin
ulaşamayacağı saflığını ve güzelliğini anlatmak için sık sık kullandığı
söylenen bir örnektir.”
Nilgün Marmara’nın ölümü ardından birçok insan Kağan Önal’ı, Nilgün Marmara’nın intiharından sorumlu tuttu. Bu iddialar doğru mudur değil midir bilemeyiz.
Benim için Kağan
Önal her zaman “Şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenarda pıtır pıtır bir
şeyler yazardı.” Cümlesini kurmuş kişi olarak kalacak olsa da kendisine hak
verdiğim husus; Günseli İnal’ın defterlerindeki notları ve şiirleri bastırmış
olmasına yönelik sitemidir. Nilgün Marmara’nın son mektubundaki “Kağan arzu
edersen ileride, daktiloya çekilmiş olan şiirleri bastırabilirsin” cümlesinin
açık ettiği üzere Nilgün Marmara’nın sadece daktiloya çekilmiş şiirlerin
basımına izni varmış. Ki defterlerdekiler basılmamış olsa bu dizeyle ilgili
tartışmalar hiç olmayacaktı.
Hülasa, “Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” dizesi ile Nilgün Marmara’yı anmak yanlış olmasa da sadece bu cümleyi alıntılayıp Nilgün Marmara yazmak doğru olmayabilir.
Fikrimce
dizelerin tamamı ile anmaktır doğru olan..
“Niye izin
vermiyorsun yoluna kuş konmasına
Niye izin vermiyorum
yoluma kuş konmasına,
Niye kimseler
izin vermez yollarına kuş konmasına?
“Öyle güzelsin ki
kuş koysunlar yoluna”
Bir çocuk demiş.”
…
Ve madem Nilgün
Marmara…
“Uçurumlar var,
var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında, kendisiyle kendi arasında,
kendiyle başkası arasında. Böylece özleyebiliyoruz, kendimizi, başkalarını.
Uçurumlar arası ebemkuşağından köprüler kuruyoruz, ne çok renkli ve bembeyaz,
renkleri ısıtıyor insanı ama aslında bu gökkuşağı köprüler buzdan, yani
donuyoruz da baka baka, donuk donuk renkler doluyor yüreklere, donduruyor. Yine
de diyorum ben, var bir şeyler çünkü düşlerde en derinlikler, söylenemeyen tam
anlatılamayanda, balıklar asılı tavanlara, simsiyah kocaman balıklar insan
yüzlü ve gözleri yaşlı dönerken hıçkırıyor tanıdık tüm yüzler.”
D.K.
23:00
16 Ekim 2022
“Nasılsa biliyor”
diyoruz, diyorsunuz; “Nasılsa biliyor ne hissettiğimi!”, “Nasılsa biliyor ne
demek istediğimi!”, “Nasılsa biliyor düşündüklerimi!”, “Nasılsa biliyor
sevdiğimi!”
“Tekrara gerek yok”
diyoruz, diyorsunuz…
Unutuyoruz,
unutuyorsunuz; herkesin bazen ‘nasılsa’ bildiği şeyleri duymaya, herkesin bazen
‘nasılsa’ bildiği şeyleri hissetmeye ihtiyacı olduğunu…
Unutuyoruz,
unutuyorsunuz; hayatın kısa olduğunu, “keşke”nin hep geç kalmışlığın sızısı
olduğunu...
Sevdiklerimize
cömertçe sunulan “nasılsa”ların yerini bir gün “keşke”lerin almasını
istemiyorsak, istemiyorsanız; amasız, fakatsız dile gelmeli hisler,
düşünceler...
Çünkü hayat
gerçekten kısa…
D.K.


