30 Aralık 2022 Cuma

Ağustos 2021

 

1 Ağustos 2021

 

Rüya olmasa

Bir sabah uyandığımda gerçekten evimde olsam

Denizin kokusunu alsam

Simitçi, diye bağıran bir ses duysam

 

D.K.

1 Ağustos 2021 09:51

 

 

2 Ağustos 2021

 

Akıl alır gibi değil, memleket cayır cayır yanıyor, tepedekiler yangınlar kontrol altında diyerek yardım kabul etmiyor üstelik hala gereksiz şovlar peşindeler. Yurdum tarihi çok ihanete şahitlik etti, bunlar kadar kötüsü olmadı asla, bu boyutta bir ihanet olmadı hiç.

İçim yanıyor, gerçekten tarifi yok. Burada yağmur yağıyor. Göğe bakıp, biçare, git buradan, yurdumda yağ, diye, bağırıyorum. Ne çare!

 

D.K.

2 Ağustos 2021 11:39

 

 

3 Ağustos 2021

 

Her türlü acının, şiddetin, tacizin yaşandığı evi terk etmişim de geride kalanları kurtaramıyor, geri dönüp hesap soramıyormuşum gibi boktan hissediyorum.

Çünkü öyle...

 

D.K.

3 Ağustos 2021 09:53

 

 

6 Ağustos 2021

 

Saatte 9 bin 600 m³ su basabilen acil müdahale gemisi Nene Hatun yangınla mücadele için Muğla'ya ulaşmış...

Ah, Nene'm! Sen de haklısın, bunca günde anca alınır o yol, nene nene, aheste aheste...

Heliportu bile varmış Nene'min! Yatay 150 m, dikey 70 m su püskürtebiliyormuş! 1000 ton kapasiteli tankı da varmış...

Ah, Nene'm! Vah Nene'm!

Cahilliğimden tabii bu serzeniş...

 

D.K.

6 Ağustos 2021 19:54

 

 

8 Ağustos 2021

 

Siz, hiç, henüz 12 yaşında olan bir çocuğun, hiç doğmamış olmayı dilerdim, derken, gözlerinde beliren çaresiz yorgunluğa baktınız mı?

Bakmamış olabilirsiniz ama hayal etmeyi deneyin ve çıkarıp vicdanınızı sakladığınız derin siyahtan, bir daha düşünün, bu yaşadığı hayatı asla kendi seçmemiş olan mülteci çocukları...

Savaşları onlar çıkarmadı. Tıpkı kalmayı, kaçmayı, güçlü ülkelerin beceriksiz politikalarında oraya buraya savrulan, alınan, satılan, var ama yok sayılan olmayı seçmedikleri gibi... 

Belki de tek istedikleri çocuk olmaktı, haklarıydı ve şu hayatta olamadıkları tek şey 'çocuk olmak' oldu...

Önüne gelen; "dil bilmez" dedi, "ahlaksız" dedi, "kaçak" dedi, "hırsız" dedi, "hak gasp edici" dedi, "mülteci" dedi, "sığınmacı" dedi, "gelme" dedi, "git" dedi... dedi de dedi... 

Oysa kimse, "suç sende değil, sana bu hayatı yaşatanlarda, savaşları çıkaranlarda" demedi...

Ve kimse, sadece "çocuk" demeyi akıl edemedi...

 

D.K.

8 Ağustos 2021 13:03

 

 

10 Ağustos 2021

 

Detaylara takılıyorum, resmin bütününü göremiyorum.

Ve hiç emin değilim, resmin bütününü görmek mi mühim yoksa detayları fark etmek mi?

 

D.K.

10 Ağustos 2021 19:09

 

 


12 Ağustos 2021

 

Bilinçli bir şekilde, yanlış göçmen politikasının oluşturduğu öfkeyi kışkırtmalarla besleyerek, bilerek ve isteyerek pogrom oluşturdular.


D.K.12 Ağustos 2021 00:48



Silememek yüzündeki kanları ve daha beteri silememek gözlerindeki korku dolu bakışları..

 

Ah!

 

01:29






Vücudunda yaralar oluşurken, darbe alırken ya da kanarken ağlamayan çocuklar tanıdım.

Ruhlarındaki yaralar o kadar derindi ki dışarıdan gelen tüm acılara duyarsızdılar...

 

16:42



13 Ağustos 2021

 

İnsan, her türlü acıyla yaşamayı öğreniyor.

Bu cümleyi dram edebiyatı yapmak için yazmadım. Acıya alışmak, yaraların iyileştiği anlamına gelmez. Onu belirtmek istedim.

D.K.

13 Ağustos 2021 16:44

 


İçindekileri saklamıyordu... Saklıyormuş gibi yapıyordu... Çünkü artık birileri, o kendini ele vermeden ya da kendine ihanet etmiş hissini yaşamadan, içindekini görsün istiyordu...

 

D.K.

13 Ağustos 2021 16:49

 

14 Ağustos 2021

 

Dinliyormuş, konuşuyormuş, anlıyormuş, mutluymuş, gülümsüyormuş, yaşıyormuş gibi yapıyordun...

Nasıl yapacağım, hiç yardım etmezsen bana, seni o 'muş gibi' burgacından nasıl çıkaracağım çocuk...

Dinlemek istemiyorsan dinleme. Konuşmak istemiyorsan konuşma. Mutsuz olmak da mutluluk kadar olağan. Zorlama gülme, ağlamak insana dair. Yaşıyormuş gibi yapma. Şaşırt hayatı, şaşırt ki yaşayabil çocuk...

Susa susa, konuşmayı; konuşa konuşa, dinlemeyi; ağlaya ağlaya, gülmeyi öğren...

Düşersen kalkabileceğini, kalkınca yürüyebileceğini, kendine inanırsan, yaşayabileceğini ve dimdik ayakta durabileceğini öğren çocuk...

Sen bunları öğrenirken, izin ver, elini tutayım. Tutayım ki bıraktığımda koş çocuk... Hayata, umutla koş...

 

D.K.

14 Ağustos 2021 17:15

 

 

15 Ağustos 2021

 

ne ben kurbağa olabildim

ne sen kurbağa prens

insan olarak yaşadık

karanlık kuyularda

 

D.K.

(evrak kenarından,

3 Temmuz 2019 tarihli,

Küçük İskender ölmüş bugün,

diye not düşmüşüm yanına)

 

 

 

17 Ağustos 2021

 

"Annem anlatmıştı, eskiden saklambaç oynarlarken; sağım, solum, önüm, arkam sobe, derlermiş, saydıktan sonra. Şimdi, sağımız, solumuz, önümüz, arkamız acı ve biz saklanamıyoruz" dedi çocuk... Çocuk dedim... Oysa sadece yaşı çocuk, yaşantısı değil...

 

D.K.

17 Ağustos 2021 01:02

 

 

yıldızların 'elimi uzatsam tutarım belki' hissini verdiği başka hiçbir gece hatırlamıyorum

ama sesleri unutmadım

korku dolu bekleyişleri, çaresizlik dolu bakışları unutmadım

toz bulutunu, ölümün, hayatta kalışın en sesli, en sessiz halini

ve havanın kokusunu da unutmadım

 

D.K.

03:05

 

 

25 Ton taşıyabilen kısa mesafede 37 Tona yükseltilebilecek kapasitesi olan ABD askerlerinin 180 kişi yerine 640 kişiyi kurtardığı A400M ile Almanya, bürokratik ayrıntılara takıldığı için Kabil'den sadece 7 kişi kurtardı...

 

D.K.

17 Ağustos 2021 11:06

 

 

20 Ağustos 2021

 

İyi niyetli, yardım sever, dayanışmacı, doğruyu söyleyen insanları bu kadar yormayın, çok az kaldılar. Onlar da kabuklarına çekilirse dünya hepten iyi niyetli, yardım sever, dayanışmacı, doğruyu söyleyenmiş gibi görünen kötülere kalacağından denge tamamen kaybolacak.

 

D.K.

20 Ağustos 2021

 


23 Ağustos 2021

 

Hafifçe dokundum omzuna "bütün gece burada mı uyudun?" diye sordum. Oturduğu sandalyede sırtını dikleştirip muhtemelen tutulmuş olan boynunu sağa sola eğdi. Ardından uyku mahmurluğunun sesine verdiği cılızlıkla "nerede uyuduğumun bir önemi yok, nasılsa bir daha asla evimde uyanmayacağım" dedi...

Aldığım nefes ciğerime inemedi, yutkundum, sesimi kontrol edemediğimin farkında olsam da "hadi gel, elini yüzünü yıkayıp sonra da beraber kahvaltı edelim" dedim...

Uzun sürdü göğsümdeki ağrının sızıya dönüşmesi...

Şimdi üşenirken buradan kalkıp yatağa gitmeye onun cümlesini tekrarlıyor zihnim; nerede uyuduğumun bir önemi yok, nasılsa bir daha asla evimde uyanmayacağım...

 

D.K.

23 Ağustos 2021 00:15

 

 

"İşte o!" dersin bir gün içinden, "kalan ömrümü geçirmek istediğim insan" diye tamamlarsın cümleni.. Saatlerce konuşsa bıkmadan dinlerim, ben de içimdekileri anlatırım, kitaplarımız olur, şiirlerimiz, şarkılarımız, aynı göğe bakar aynı güneşle ısınırız, dünyanın dertlerini beraber sırtlanır, ağlayan her çocuğun gözyaşını beraber sileriz, diye düşünürsün.. Başıma omuz, elime ısı, günüme ışık, yoluma yoldaş olur, başına omuz, eline ısı, gününe ışık, yoluna yoldaş olurum diye de...

"İşte o!" dersin.. "kalan ömrümü geçirmek istediğim, kalan ömrümü geçiremeyeceğim, aynı göğe baksak da başka yerlerden, gülüşüyle ısınamayacağım" dersin..

Çünkü hayat "çok geç" der..

 

D.K.

23 Ağustos 2021 23:39

 


24 Ağustos 2021

 

Bizim zamanımızda çok daha basitti ifadeler ya da bana öyle geliyor.

: ) gülme, : ( üzülme idi. Parantez sayısı derece gibi bir şeydi.

Ama kahkaha ya da çok güldüm böyle ifade edilirdi  : D.

: \ bilemedim ya da şaşkınım demekti.

: | sustum ya da sussam daha iyi.

:’( gözyaşı, :’)) gülmekten gözünden yaş gelme.

: p dil çıkartma.

Ve kalp <3.. 

 

Yoğun bir gündedün hissi… : ))

 

D.K.

24 Ağustos 2021

 


26 Ağustos 2021

 

Sanki yaralarımızı pansuman etmek için gelmişiz gibi hep onlara bakıyoruz, yaraları temizlememiz gerekir mi pansuman vakti gelmiş mi diye. Ve o kadar önemsiyoruz ki o yaraları açanları, pansuman yaparken bile onları düşünüyoruz. Oysa birkaç kez unutsak pansumanı ya da açsak yaralarımızı, hava alsalar, kendi kendine kuruyup kabuk bağlasalar, kabuk atsalar, izleri kalsa ama acımasalar ve biz kaldırsak başımızı, ileri baksak ya da göğe; büyüyeceğiz...

Ama yapamıyoruz.

Çünkü, içimizdeki o çocuğu çok seviyoruz...

Çünkü, büyütürsek o çocuğu, onlar gibi olmak korkusu sarmış tüm ruhumuzu...

Onlardan olmamak için aynaya bakıyoruz, kendimizi, içimizdeki çocuğu, kendimiz gibi olanları görüyoruz, yalnız değilim, diye sevinip aslında yalnızlığımıza daha sıkı sarılıyoruz. Ve hatta belki şairin dediği gibi “uzanıp kendi yanağımdan öpüyorum” kalıbına sıkıştırıyoruz kendimizi...

 

D.K.

26 Ağustos 2021

 

 

Gözlerim kuru, dilim sükuti... Gel gör ki yüreğim yırtılıyor özlemin çığlığına…

D.K.

26 Ağustos 2021 17:42

 

 

 

 

 

28 Ağustos 2021

 

Bazı yangınlar suyla değil ateşle söner..

Biz sol yanımızdaki ateşi göstermedikçe doğudaki yangınlar söndürülmeyecek..

 

D.K.

28 Ağustos 2021 10:30

 

Pandemi ile mücadelenin aldığı hal; sağlığında şeker hastası olan merhum komşumun tatlı diyerek bir dilim keki yememesi ancak tuzlu diyerek bir tabak böreği bitirmesine döndü…

Büyük hatta tek fark, onu özlem ve sevgiyle anıyor olmam..

D.K.

28 Ağustos 2021 19:39

 

  

29 Ağustos 2021

 

Okulların açılması hususunda mütereddittim hala. Uzaktan eğitime her öğrencinin hak ettiği gibi ulaşamadığını düşündüğüm için olumlu bakamıyorum. Ayrıca yüz yüze eğitim sadece müfredat değildir. İnsan sosyal bir varlık, okul aynı zamanda aynı yaştaki çocuklara sosyalleşme imkanı tanır. Birbirlerini tanıma, birbirlerinden öğrenme imkanı da sunar. Sağlıklı, güvenli ve eşit bir eğitim her çocuğun hakkıdır. Ancak öğretmeler tam aşı olmadan, okullarda gerekli önlemler alınmadan yüz yüze eğitim de riskli geliyor.

O yüzden çocukları şartlara uydurmak değil, şartları çocukların güvenli ve eşit haklara sahip olduğu bir duruma getirmektir önemli olan.

D.K.

29 Ağustos 2021

 

 

30 Ağustos 2021

“Annemi gördün mü?” diye, soruyorum önce. Ve her seferinde, ‘hayır’ cevabını alacağımı bilsem de “annem bizi sordu mu?” diye de. Sormayacağını biliyorum ve gerçekte merak ettiğim cevaptan çok, duyduğum cevabın ne zaman canımı yakmamaya başlayacağı. Onun için soruyorum, cevabını bildiğim soruyu...

 

Ah çocuk! Sarabilecek miyim annenin açtığı o derin yarayı? Keşke seni sarabilsem sımsıkı ve öpsem seni yarandan, öpsem ve geçse...

 

D.K.

30 Ağustos 2021

 

 

Koca okyanuslar aştı bu tekne, nice dalgalara, fırtınalara dayandı.

Şimdi bu küçücük havuzda batmasını mı izleyeceksin?

D.K.

30 Ağustos 2021 23:10



31 Ağustos 2021

 

🖤 Ferhan Şensoy asla ölmez!..

 

Yorulur, bir güvercin gibi; konar, durur, dinlenir ve sonra uçup gitse de; o hep ait olduğu yerdedir...

 

Ölmez... Sadece uçar göğe... Ve onu bilinmezde kanat çırpar sanır gönlümüzün onun göğü olduğunu bilmeyenler...

 

Ve biz bilenleriz; uzakların, mesafenin önüne engel olmadığının sevginin...

Bir sebebimiz daha var artık göğe bakarken hüzünle gülümsememizin...

 

 

Böyle büyük büyük laflar ettim sabah; oysa, güvendiğim bir omuz olsa başımı koyabileceğim hüngür hüngür ağlayacağım...

Yalnızlığın insana fazladan ağır geldiği zamanlardan biridir, tek başına iken alınan ölüm haberi... Paylaşılamayan acının büyümesi, dışarıdan bakanın “güçlü” sanışlarının, içe akan yaşların hırçınlaştırmasıdır, sakin sakin edilen o büyük laflar...

D.K.

31 Ağustos 2021 21:46