4 Aralık 2022
İrşad
devriyesinin kaldırılmasını gerçekten büyük bir başarıdır lakin zafer hele
devrim hiç değildir.  
Avrupa’da her gün
İran haberleri azalıyor. Bu haber bugün muhtemelen ana bültenlerden duyurulacak
ve ardından tam bir sessizliğe gömülecek ve Molla rejimi bunu fırsata çevirip
şiddeti arttıracak. 
Zihnindekilerin
kötümser bir teori olmasını ve yanılmayı diliyorum. 
D.K.
09:58
5 Aralık 2022
Yazsam hoş değil
yazmasam olmaz… 
Öncelikle Selvi
Hanım’a geçmiş olsun, dilerim en kısa zamanda çabucak toparlanır. Ve dilerim
bulunduğu toplantıda, maskesiz otururken, virüs bulaştırdığı niceleri de
hafifçe atlatır. Selvi Hanım’ın uyuyakalmış olmasına hiç ama hiç takılmamıştım.
Görev başında değildi ve yorgunluk bir anda ele geçirip gözlerinin kapanmasına
sebebiyet vermiş olabilirdi. Mecliste milletin vekillerinin uyuduğu ve dahi
milleti uyuttuğu bir toplumda Selvi Hanım’ın kapanan gözlerine laf etmek
elbette kötü niyetli bir yaklaşımdı. Lakin, kendi yaptığı açıklamada; ağır grip
olduğunu, toplantıya katılmadan önce kendisine serum verildiğini ve ilaçların
etkisinde uyuyakaldığını belirtmiş. Tam bu noktada “gripse toplantıya niye
katılmış, hadi katılması şarttı niye maske takmamış?” diye sorarken ben kendi
kendime; Selvi Hanım’ın Corona test sonucunun pozitif çıktığını okudum. Nutkum
tutuldu derler ya... Hah tam da öyle... Bunca ölen insan, bunca ölen sağlık
çalışanı ve sevdiklerini kaybedenlerin soğumamış acıları süren yasları varken;
hiç ama hiçbir söz bulamadım söyleyecek ve ‘pes ettim’…
Geçmiş olsun
dileklerim kendisi için de Corona virüsüyle tanışmaya sebebiyet verdikleri için
geçerlidir...
Bu kadar!..
D.K
Kibarca bir “yazmasan daha mı iyiydi” geldi. Verdiğim cevabı buradan da yazayım, belki böyle düşünüp yazmak istemeyenleriniz olmuştur.
Yanlış bulduğumu parti gözeterek dillendirmeyip görmezden geleceksem şu an
var olandan ne farkım kalır. Kaçınız bu davranışı yanlış buldu da sustu ya da
kaçınız o fotoğraftaki Selvi Hanım değil de başka biri olsaydı susardı. Her
anlamda yandaşlıktan bu kadar şikayet edip ilk fırsatta yandaşlığın farklı bir
türünü sergilemek mi doğru olan. 
Birine fikrini “söylemesen daha iyi olurdu” ya da “keşke yazmasaydın”
demenin şu anki mevcut iktidardan tek farkı ifadenin nazikçe aktarılmış
olmasıdır. 
Yirmi yıldır yanlışa yanlış demenin her daim bir bedeli oldu.
Değiştirilmesi gerekenlerden biri de bu olmalı. Yanlış yanlıştır ve icraatçısından
bağımsız bedel ödemeden, korkmadan dillendirilebilmelidir. 
8 Aralık 2022
Bugün 23
yaşındaki bir genç idam edildi.
İdam kararı ve
infaz arasında üç aylık bir sürenin olduğu İran’da bu sabah önceden
bildirilmeden ve kendi yayın organlarında halkın gözünü korkutmak adına bir şov
edasıyla infaz gerçekleşmiş ve gerekçe olarak da “Allah’a ve İslam’a karşı
savaş” açmak denmiş. 
D.K.
11:00
10 Aralık 2022
Aslında “ve tüm
bunları çocuklara da öğret” cümlesi gereksiz...
Çünkü kendine
yetişkin deme hakkını bulan insan aksini öğretmediği sürece çocuklar zaten hiç
ayrım yapmaz.
Bir çocuk
parkında, kum havuzunda oynayan çocuklar. Sadece oynuyorlar, gülüyorlar. 
Diğerlerinin
ellerinin, yüzünün rengi değil umursadıkları. Çünkü kürekleri, kovaları,
kalıpları ve hatta çizmeleri rengarenk. Diğerlerinin daye, anne, mama, maa diye
seslenmelerinin önemi yok, gelen, bakan, gülümseyen, güvendikleri kadın. O
kadınların giydiği etek, elbise, şort, pantolon, şapka, başörtüsü de onları
ilgilendirmiyor. Bir çocuğun annesi ya da babası olmayabilir hatta iki annesi,
iki babası da olabilir. Neden olmasın ki? Bu da onların umurunda değil. Biri
çok ağlıyormuş bir diğeri konuşmayı sevmiyormuş, birinin kromozomu fazlaymış
diğerinin bacağı eksik, kimin umurunda. Kumdan kaleler yapıyorlar, dondurma,
kek. “Bu çikolatalı ama yeme sadece yiyormuş gibi yap” “hımm çok güzel olmuş”
“ben de istiyorum ama çilekli” diyorlar birbirlerine. Yağmur yağıyor, gülüyor,
seviniyorlar, güneş açıyor ardından ve gökkuşağı. Göğe bakıyorlar. Olağanüstü. 
Çocuklar;
mükemmel, kusursuz, tam, tamamlanmış bireyler. Biz onlara aksini öğretip onları
eksiltmeye başlamadığımız sürece; cinsiyet, din, dil, ırk, renk, sınıf
ayırmadan sevmeyi biliyorlar.
O yüzden asıl
yetişkinler yeniden çocuklardan öğrenmeli!.. 
D.K.
21:20
11 Aralık 2022
Bu kitap 73305 numaralı, romanda soyadı Adlerova olarak değiştirilen Dita (Edita Polachova) Kraus’un hayatının çocukluk ve ilk gençlik yıllarını yani Dita Kraus’un hiçbir zaman unutmadığı, unutulmaması için elinden geleni yaptığı ve gerçekte de asla unutulmaması gereken bir dönemi anlatıyor.
Gazeteci yazar Antonio Iturbe, uzun araştırmalar ve Kraus çiftiyle yaptığı görüşmeler sonunda bazı isimleri değiştirerek Dita Kraus’un önce Auschwitz’deki ardından Bergen-Belsen’deki yaşantısını kaleme almış.
Kitapta bahsi geçen Blok 31, Auschwitz’in propaganda amacıyla kullanılan aile bloğu. Kitapta adına sık sık rastlanan ve Auschwitz’de yaşayan insanlar tarafından Dr. Tod (Dr. Ölüm) olarak adlandırılan Josef Mengele Blok 31’i şöyle tanımlıyor:
“Propaganda Komutan Pro-pa-gan-da. Bu blokta yaşayanlar ailelerine ve diğer Yahudi tanıdıklarına burada ne kadar iyi olduklarını yazacaklar. Dışarıda hala çok fazla Yahudi var ve hepsinin buraya getirilmesi gerekiyor. Mezbahaya gittiğini bilmeyen hayvanı
Nakliye aracına bindirmek, kesileceğini bilen hayvanı bindirmekten daha kolaydır. Üstelik bazı ülkeler burada yaşananlar hakkında kafa karışıklığı yaşamaya başlamış, biz de gelenlere gösterecek ve propaganda filmini çekebileceğimiz bir blok oluşturduk.”
Blok 31’in yöneticisi Çekçe bilen Yahudi Alman Fredy Hirsch’dir. Fredy Hirsch elinden geldiğince çocuklara bulundukları ortamın çirkinliğini göstermemeye çalışan idealist ve sevgi dolu bir öğretmendir. Hirsch, yasak olduğu halde Blok 31’de bir okul kurar, bunun için gönüllü öğretmenler toplar, denetim olduğunda öğretmenler ve çocuklar hızlı bir şekilde pozisyon değiştirip Almanca şarkılar söylemeye ya da beden eğitimi hareketleri yapmaya başlarlar. Hirsch’in elinde tutsakların bir şekilde Auschwitz’e sokmayı başardığı ve kendisinin de imhadan kurtardığı 8 kitap vardır. Bu sekiz kitabın sorumluluğunu diğer tüm çocuklardan farklı olduğuna inandığı Dita Adlerova’ya verir.
14 yaşındaki Dita bu çok tehlikeli görevi büyük bir aşkla, dikkatle, özveriyle üstlenir. Bir keresinde Josef Mengele’ye yakalanmak üzeredir. Ancak bulunduğu zor durumdan, herkesin deli olduğunu düşündüğü ihtiyar bir profesör sayesinde kurtulur.
Ancak Mengele ilk karşılaşmalarında Dita’yı şu sözlerle uyarır. “Gördüğüm hiçbir yüzü unutmam ve unutma gözüm üstünde, en ufak bir açığını yakaladığımda otopsi masama yatırırım seni. Canlı otopsiler oldukça aydınlatıcıdır, kalbin son kanını pompaladığı an olağanüstü bir andır.”
Mengele’nin bu sözleri Dita’yı çok korkutsa da görevinden vazgeçmeme kararı alır. Önlüğünün içine diktiği ceplerle ve her gün değiştirdiği saklama yerleriyle kitapları okuyucularıyla buluşturma işine devam eder.
Auschwitz’de yaşananların, o şartlarda olabilecek azami gayretle küçük çocuklara yansıtılmamaya çalışıldığı her şeye rağmen küçük mutluluklarının yeşertilebildiği bir yer olur Blok 31. Ta ki… Kitap, Ceren Kıran’ın çevirisiyle “Auschwitz Kütüphanecisi” adıyla Pegasus Yayınları tarafından yayımlanmış.. Belki okumak istersiniz...
Yine de birkaç alıntı ve not eklemek istiyorum. (Alıntıları kendim çevirdiğim için Türkçeleştirilmiş kitaptakinden farklılıklar olabilir.)
“Hirsch’in gülümsemesi onun zaferidir. Auschwitz gibi her şeyin ağlatmak için tasarlandığı bir yerde, bu gülümseme; bir direniş eylemidir.”
“Hadi ama Margit. Tanrı, Şabat günü bir düğme diktiği görüyor ve bunun için seni katı bir şekilde cezalandırıyor ama binlerce masum insanın öldürüldüğünü ve daha da fazla insanın alıkonulduğunu ve bu kadar kötü muameleye tabi tutulduğunu görmüyor, öyle mi?”
Kitap, bir
William Faulkner alıntısıyla başlıyor;
“Edebiyat,
geceleyin kırda yanan bir kibritle aynı etkiye sahiptir.
Bir kibrit çok az ışık verir, ancak bizi çevreleyen karanlığın büyüklüğü hakkında bize bir fikir verir. “
Ve Dita daha
sonra çocukluğunda dedesinden duyduğu bu cümleyi şöyle değiştiriyor;
“Bir yerde seni bekleyen insan, gece kırda yanan kibrit gibidir. Her şeyi aydınlatmayabilir ama eve giden yolu gösterir.”
“Almanların Prag’a girdiği gün, dokuz yaşında annesinin elini tutarak sokakta yürüyordu; şimdi ise on altı yaşında kimsesi kalmamış genç bir kadın.”
Dita Kraus bugün
93 yaşında ve Netanya’da yaşıyor. Yılda bir kez Prag’a gidiyor. “A Delayed
Life” isminde Auschwitz günlerini anlattığı bir kitabı var. 
D.K.
23:10
14 Aralık 2022
Hayal gücü
Yeter (li) 
Mi?
Karar ve yargı 
Adalet Sarayı
yerine 
Saray adaleti
-nden 
Çıkarken…
D.K.
16 Aralık 2022
İyi haberlere de
ihtiyaç var. Stiftung Kindergesundheit (Çocuk Sağlığı Vakfı)’ın 30 yıllık
araştırma sonucu ani çocuk ölümlerinde (sudden infant death syndrome, SIDS)
%93’lük bir azalma var. Vakfın başkanı Berthold Koletzko, “Bu radikal azalma
ailelerin doğru davranış ve gerekli önleyici tedbirler konusunda yoğun eğitimi
sayesinde gerçekleşti” diyor.
D.K.
21 Aralık 2022
İran’da her gün
bir genç idam edilirken, kadın, erkek binlerce insana şiddet uygulanırken bu
sessizlik zulme ortaklıktır!..
14:00
“Basın özgürlüğü
demokrasi için yalnızca önemli değildir, basın özgürlüğü demokrasidir.” Demiş
Walter Cronkite, “Mimik ile terör övmek!” savıyla yayın yasağı getirilmesinden
52 yıl önce…
14:15
25 Aralık 2022
Yeni hükümet
kurulduğundan bu yana Filistin’i ararken 00970 olan uluslararası telefon kodu
kullanılamıyor. Onun yerine mevcut numarayı 00972 olan İsrail’in uluslararası
telefon kodunu kullanarak aramak gerekiyor. İşgalcilikte had, hudut, hukuk
tanımama bu olsa gerek. 
D.K.
16:57
