Aslında son üç gündür iki taraftan da sürdürülen, mültecileri hedefe koyan, insan onurunu hiçe sayan milliyetçi söylemleri düşününce; tam da boykot edilmesi gereken bir seçim...
Ama, çok "ama"sı var maalesef...
Bu kez oyumu Almanya'da, Kemal Kılıçdaroğlu'na en az oy çıkan (RE %77,6 - KK % 20,7) yerde kullandım. Sırada beklerken sakince bazı seçmenlerle konuşmaya çalıştım. Üzüldüğüm birçok şeyin yanında beni en çok üzenin 50 yaşın üstündeki birçok kadının oylarını eşlerinin isteği üzerine Erdoğan'a verdiğini duymak oldu. "Peki, özgür iradenizle verseniz kime verirdiniz?" sorusuna ise maalesef "bilmem ki" türevi cevapları aldım. Anlatmaya çalıştım kısacık sürede, göz uçlarıyla eşlerine bakarak dinlemeye çalıştılar. Bazılarının eşleri "ne oluyor burada" minvalde yanımıza geldi, bazıları başlarını salladı, bazıları "hadi kardeşim, bak işine" diye yanlarından uzaklaştırdı. Kadınlara söyleyebileceğim tek şey vardı, onu söyleyip ayrıldım yanlarından; "Hayatta hiçbir zaman yalnız kalmayın ama o kabinde yalnız olduğunuzu da unutmayın. Vereceğiniz oy kime olursa olsun, kendi kararınız, özgür irademiz olsun." İşe yarar mı bilmiyorum ama yaramayacağına dair hissim fazla..
Neyse.. şimdi biraz dinleneceğim sonra 36 saatlik nöbetim var..
Oyumu verirken aklımdan geçenleri ise mutlaka ve mutlaka 29 Mayıs'ta yazacağım..