28 Mayıs 2023 Pazar

Erdoğan'ın yeniden seçilmesini ilk kutlayan Almanya oldu. Charles Michel'den bile önce. Bir de kızıyordunuz bana Erdoğan'ın yeniden seçilmesini en çok Almanya istiyor dediğimde.

Merkel öncülüğünde başlatılan yanlış göç politikasıyla, Almanya'yı AB'de haklı çıkaracak en temel unsur Türkiye'nin maddi karşılığı ne olursa olsun sığınmacıları Türkiye'de tutmaya devam etmesi ve Avrupa'ya göndermemesi.

Göçmenlerin Türkiye'de tutulmasına AB ortak çıkar olarak bakmaktadır. Ve bu ortak çıkar korunup göçmenler Avrupa'ya geçmediği sürece, AB ülkeleri için; ne sığınma arayan insanların yok sayılan insanlık onurları ne de Türkiye'deki halkın bu durum karşısında yaşadıkları zorlukların değeri yoktur.

Avrupa Parlamentosu neredeyse her toplantısında Göçmen Politikasını (sorunu demekten dikkatle imtina ediyorlar) da görüşüyor. Çok laf sıfır icraatla birbirleri alkışlayıp takdir edip bir sonraki toplantıda görüşülecek maddeleri belirliyorlar. Bu böyle sürüp gidiyor yıllardır.

Avrupa Parlamentosunda, Göçmenlerle ve onların sorunlarıyla ilgilenen belki de tek politikacı Erik Marquardt. Lakin o da partisinin desteğini arkasında hissetmediği için çözüm için yeterli olamıyor. Üstelik unutulmamalıdır ki AB’nin göçmenler konusundaki tutumu da tamamen ikiyüzlüdür. Suriye, Afganistan ve Afrika ülkelerinin sığınma arayan vatandaşlarına ve Ukrayna vatandaşlarına eşit davranışlar sergilenmemektedir.

2018 sonunda düzenlediğimiz ve ancak 2020 başında uygulamaya başlayabildiğimiz Moria Kampındaki sahipsiz (hiçbir yakını olmayan, yakınları ölmüş yahut akıbeti bilinmeyen) 1505 çocuğun Avrupa’ya getirilip yurtlarda insani şartlarda yaşamaları ve koruyucu ailelere verilmesi yönündeki çalışmalarımız tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı.

Daha önce yazmıştım, kısacık bir hatırlatayım; öneri Parlamento’ya sunulduğunda büyük alkış almıştı. Sonuç için ise tam bir fiyasko dersem az söylemiş olurum. Bütün AB ülkelerinden Almanya kademeli olarak 50, 75, 25 ardından da özel şartlar nedeniyle 3 çocuk ile 153 çocuk aldı. Almanya haricinde çocuk sığınmacı almayı kabul eden tek AB ülkesi 10 çocuk sınırlamasıyla Lüksemburg oldu. Yani diğer çocuklar Moria’da kaderlerine terk edildi. Ki Moria’nın şartları hakkında konuşacak olursak bu günler sürer. Moria için Kutupalong’un daha az donanımlı minyatürü demek doğru olur mu, ona bile emin değilim. Moria kampında yaşayanların neler yaşadığını anlamaları için, orada yaşayan insanların kaderlerini belirleyicilerin o kampta bir hafta dış dünyayla iletişimi kesmiş bir şekilde yaşaması gerekir, ki bu olanaksız.

Gelelim ikiyüzlülük iddiama; Ukrayna’da savaş başlayıp da Ukraynalı sığınmacılar Almanya’ya geldiğinde havaalanında çiçeklerle, şekerlerle, oyuncak ayılarla karşılandılar. Ki bu çok güzel bir davranış. Lakin sormak gerekmez mi “Ukrayna’dan gelen çocuklar nasıl zulümden kaçıyorsa diğerleri de benzer zulümlerden dolayı vatansız, ailesiz, evsiz kalmadı mı?” diye.

Üstelik Ukrayna’da savaşın başlaması ardından Ukraynalılar henüz sığınma talep etmemişken başta Almanya olmak üzere birçok AB ülkesinden davet aldılar. Ki bu da çok güzel bir davranış. Tam da olması gerektiği gibi. Lakin Ukraynalıların davet edilmesinden 6 ay önce Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi ile Afganistan’dan getirilen, geçmişte Afganistan’da Almanya ordusuna yardım etmiş Afganistanlılara, Ukraynalılar yerleştirilecek denilerek onlara tahsis edilen sığınmacı yurtlarını ve evlerini üç ayda boşaltmaları söylendi. Almanya’da akrabası olanlar, onların yanına taşındı, olmayanlar için Türkiye’ye gitmeleri için evrak düzenlendi, çünkü, Kabil’e geri gönderilirlerse hayati tehlikeleri vardı ve Almanya bu sorumluluğu alamazdı.

İşte ikiyüzlülük iddiamdan bahsederken konu da yeniden Türkiye’ye geldi. AB asla Türkiye’ye tam üyelik vermeyecek ama aynı AB, ülkeyi Erdoğan yönettiği sürece Türkiye ile arasını iyi tutacak. Arada göstermelik çıkışlar olsa da bunlar çabucak unutulup konu yeniden sığınmacılar ve paraya gelecek. Erdoğan, asla ve asla tamamını sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamak için harcamadığı parayı alacak karşılığında AB sığınmacıları almayacak yine de dünyada sığınmacıların koruyucusu olarak Avrupa parlamentosunda birbirlerini alkışlamaya devam edecekler.

Almanya’nın Erdoğan’ı ilk kutlayan ülke olması haklı(!) bir sebebi var.  Varsın insanlık onuru pazarlık konusu olsun, Türkiye’de demokrasi elden gitsin, kadının adı hepten yok sayılsın, hukuk ve basın bağımsız olmasın, ne gam Almanya için! Yeter ki sığınmacılar, hele ki AB normlarına uymayan sığınmacılar Türkiye’de kalsın.