Ağaçları yakan, ormanları yok eden, gözünü kırpmadan köpekleri topluca öldürenleri gülerek alkışlayanlar; yarın öbür gün çekilen ipin, kendi ipleri olmayacağından nasıl bu kadar emin oluyorlar?
Daha düne kadar el pençe divan durduklarını terörist ilan edenler, dün söylediğini bugün inkar edenler, giydiği elbisenin kalıbını alanlar, suyuna gittiklerinin huyunu alanlar, yarın sizin alkış tuttuğunuz katliamın sorumluluğunu alacaklar mı yoksa sizi katliamın sorumlusu tutup namluyu size mi çevirecekler?
Heinrich Heine, 1823'de "Kitapların yakıldığı yerde sonunda insanlar da yakılır." demişti. Ve maalesef Heine haklı çıktı. Hukukun işlemediği, demokrasiyi kaybetmiş, tek adam rejiminde; köpeklerin topluca öldürüldüğü yerde sonunda; kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi giyinmeyen, kendileri gibi konuşmayan, kendilerinden saymadıkları yani saraya, saray eşrafına ve şürekasına boyun eğmeyenlerin de öldürülmeyeceğine kim emin olabilir?
Var oluşundan sorumlu olmadığı bir canlının yok oluşundan sorumlu olmak hakkı, diye bir hak var mıdır?
Bir canlının, herhangi bir canlının katledişine sevinen kişi gerçekten insan mıdır?
Ya da insan aslında nedir?
“Dort wo man Bücher verbrennt, verbrennt man auch am Ende Menschen.” Heinrich Heine, Almansor, 1823