12 Eylül 2023 Salı

Zelda* gerçekten de şizofren ya da bipolar mıydı? Yoksa aslında narsist bir erkeğin psikolojik manipülasyonlarının kurbanı mıydı? 


Eminim ki bu soruyu ilk soran ben değilim, lakin Florian Illies'in Liebe in Zeiten des Hasses (Nefret Zamanlarında Aşk) kitabını okurken bu soruyu yeniden sorma ihtiyacı duydum. 




"Sie kommt erneut in eine Klinik, lächelt erneut ihr sinnloses Lächeln, schreit, tobt, versucht sich umzubringen - und schreibt dann ein Buch, um sich selbst zu beruhigen: Schenk mir den Walzer, so sein fast rührender Titel für die Schilderungen ihrer Leidenszeit in Paris und der Schweizer Klinik. Doch ihr Mann F. Scott Fitzgerald verliert die Fassung, als er das Buch liest. Er kann nicht glauben, dass Zelda es wagt, diese Erinnerungen zu literarisieren. Das sei allein seine Aufgabe, so schreibt er ihr, er sei »der professionelle Romancier«. Sie habe Unrecht getan, denn: »Du hast die Krümel aufgesammelt, die ich vom Mittagstisch habe fallen lassen und sie in Bücher gesteckt « Aber: »Alles, was wir gemacht haben, gehört mir.« Es sind brutale Briefe, Tobsuchtsanfälle, Scott Fitzgerald verteidigt sein Revier und verletzt seine Frau dabei tödlich. Bestimmte Themen müssten für ihr Schreiben absolut tabu sein, nämlich: die Krankheit, die Sanatorien, die Côte d'Azur, die Schweiz, die Psychiatrie. Denn, so F. Scott Fitzgerald: »All dieses Material gehört mir. Nichts davon ist dein Material.« 


Unfassbar. Einer Kranken wird die Deutungshoheit über die eigene Krankheit entzogen. Und noch unfassbarer: Aus dieser entzogenen Deutungshoheit über die Krankheit, aus diesem »Material«, also den Sanatorien, der Côte d'Azur, der Schweiz und der Psychiatrie, wird F. Scott Fitzgerald mit Zärtlich ist die Nacht einen Jahrhundertroman zaubern." 

F. Scott Fitzgerald'ın -kendi yazdığı mektuplar ışığında- Zelda'nın hastalığını bir materyal olarak gördüğünü biliyoruz ve Illies'in de dediği gibi, bir hastalığı materyal olarak görmek dahası bunun kendisine ait bir materyal olduğunu iddia etmek ne kadar sağlıklıydı. Ya yeni evlendiği kadına New York'un en sosyetik mekanlarında "o Amerika'nın ilk flapper'ı" diyerek yeni bir akımın ilk temsilcisi ilan etmesi ve Zelda hakkında haber yapan gazetecilere Zelda'yı flapper olarak belirtmemişlerse hakaret notları yollaması. Bir de Scottie var tabii. Zelda'nın mektuplarından birinde yazdığı üzere kızının ismi konusunda bilinenin aksine hiç söz hakkı olmadığını konusu var. Zelda mektubunda, Francis Scott'un kızlarına kendisi gibi bir dahi olması umuduyla Frances Scott adını verdiğini ancak kendisinin bunu absürt bulduğunu o nedenle kızlarına Scottie demeyi tercih ettiğini yazmış. 

Tüm bunları düşününce; Türkçeye Alev K. Bulut tarafından çevrilip Can Yayınlarından yayımlanan "Son Valsi Bana Sakla" romanı "Save Me The Waltz" için F. Scott'un Zelda'yı bu denli aşağılaması, romanın satılmaması için Zelda'nın kendi romanından -henüz yazmadığı (Tender is the Night**) ama materyalinin kendisine ait olduğunu iddia ettiği-  intihal yapan üçüncü sınıf bir yazar olduğunu söylemesi belki de hafif bile kalabilir. 

O yüzden bugün cevabını asla öğrenemeyeceğimiz soru birçoklarında olduğu gibi bende de hep var olacak; Zelda gerçekten de şizofren ya da bipolar mıydı? Yoksa aslında narsist bir erkeğin psikolojik manipülasyonlarının kurbanı mıydı? 


*Ben bu kısacık yazıda Zelda'yı ne F. Scott'un karısı ne de Alabamalı zengin köle taciri ve ırkçı Sayre kanunlarını yazan politikacı Anthony Dickinson Sayre'ın kızı olarak anmak istemediğimden soy isim kullanmadım.

**Tender is the Night, Türkçe olarak; 1962 yılında, Hayat Kitabevinden, Azize Bergin çevirisiyle "Güzeldi Gece" adıyla, 2010 yılında, Bilge Kültür Sanat Yayınlarından Gülden Özbilun çevirisiyle "Müşfikti Gece" adıyla, 2013 yılında, Everest Yayınlarından, Püren Özgören çevirisiyle "Buruktur Gece" adıyla, 2014 yılında, İletişim Yayınlarından, Hasan Fehmi Nemli çevirisiyle "Sevecendir Gece" adıyla yayınlandı. Belki bilgim dahilinde olmayanlar da vardır.