26 Ocak 2023 Perşembe

26 Ocak 2023

Bavulumu hazırlıyorum. Bavul demem dil alışkanlığından, aslında büyükçe bir seyahat çantası ve elbette sırt çantam. Her hava şartını gözeten, gerekirse kat kat giyebileceğim ama her katı tek başına da kullanabileceğim kıyafetler, yıllar içinde böyle deneyimlerin faydası oluyor gidilen yerlerde. Tabii bir tüp elde yıkama deterjanı da mutlaka olmalı. Ayakkabı konusunda çok düşünmüyorum hangisini götürsem diye, yıllardır ayakkabıda sadece rahatlığa önem verdiğim için sahip olduğum ayakkabı sayısı az, onları da eskitinceye kadar giyip sonra yenilerini hatta hala bulunabiliyorsa aynı modeli alıyorum. Neyse, bir bot, bir terlik koyuyorum, bir de ayağımdakiler olacak, yeter. Vücut temizliği için gerekli malzemeleri dört küçük, iki büyük havluya sarıp çantanın yan gözlerinden birine yerleştiriyorum, diğerine de iç çamaşırlar ve çorapları dolduruyorum. Kıyafetleri koyduğum orta kısımda bayağı yer var daha. Beş kitap koyuyorum sonra ikisini çıkarıp onların yerine iki yumak yün, bir kalemlik içinde çorap şişleri, makas ve iğne. Makas güvenlik kontrollerinde sorun yaratır mı diye düşünüyorum bir süre sonra küçük bir el işi makası olduğu ve yanıma aldığım sırt çantasında değil de bavulda olduğu için sorun çıkarmayacağı fikri ağır basıyor ve öylece bırakıyorum, hem, diyorum kendi kendime, sorun olursa bavulu açar, çıkarır veririm. Şöyle bir dolanıyorum ortalıkta, başka ne almalıyım yanıma diye. Tam, tamamdır demişken kiler dolabına gidip çubuk kraker paketlerini toplayıp bavulun üstüne yayıyorum. İki paket de maske koyuyorum, ne olur ne olmaz diyerek. 

Sonra sırt çantamı biriktirdiğim çöplerden arındırmak için tamamen boşaltıyorum. İtinayla arkadan öne yeniden doldurmaya başlıyorum. Tablet, klavye, şarj aleti, defter, kitap, kalemlik, ecza çantası, yedek sigara, yedek çakmak, kağıt mendil, ıslak mendil, dezenfektan, kolonya, maske, bir kutu şeker, yarın da kulaklık, telefon, anahtarı koydum mu tamam diyorum. 

İki çantaya bakıyorum, çok şey mi aldım yoksa eksik var mı ikilemiyle.. Kırgınlıklarımı, hüznümü, acılarımı bu çantalara sığmaz diye yanıma almayacağım diye gülümsüyorum, sanki onları içimde taşımıyormuş gibi. Ufacık da olsa avutuyorum kendimi, yol, diyorum, yeni bir görev, bir nevi kaçış, kendinden kaçamasa da insan bir süre vakti olmuyor kendi iç hesaplaşmalarına, iyi böyle, nafile olsa da anlık huzur, anlık avuntu, iyi böyle'nin naftalinli kokusu... 

Şimdi diyorum, dinlenmeli..

Yola çıkmadan önce mutlaka dinlenmeli...

D.K.


25 Ocak 2023 Çarşamba

25 Ocak 2023

Öztrak, milletin gündemini işgal etmeyelim, kafasını karıştırmayalım gibi cümleler etmiş..
Birincisi, milletin gündemi bu, başka gündem yok, olmamalı zaten. İkincisi ve daha vahimi bu tutum, 'milletin kafasını karıştırmayalım' değil 'sarayın tadını kaçırmayalım'dır..


Kimi, kime şikayet edeceğiz, milletin kafası karışmasın, gündemi meşgul etmeyelim gibi açıklamalar; yaşananları ve dahi halkı küçümsemektir. Bu pasif haller çobanı farklı bir koyun sürüsü yaratma çabasından başkaca bir şey değildir..


Halk, koyun değildir ve memleketin çobana değil, gerçek yöneticilere ihtiyacı vardır. Halkın fikrini, yaşamını, onurunu önemseyen yöneticilere..
D.K.

24 Ocak 2023 Salı

24 Ocak 2023

"Bakayım karnene, tebrik ediyorum seni" diyen muhabir işsiz..

Sinan Ateş cinayetini soran muhabire ise "hadi işine bak" deniliyor sonra üç koruma fiziksel müdahalede bulunuyor..


Basın bağımsızdı değil mi? Basın özgürlüğü vardı değil mi? Öyle denmemiş miydi kürsüde?



----------○○○----------


Faik Öztrak, kendisine yöneltilen; "Cumhurbaşkanı'nın üçüncü kez seçilmesinin anayasal ya da yasal bir engeli olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna; "Seçime giderken biz milletin gündemini bu tartışmalarla işgal etmek istemiyoruz!" cevabını verdi..


D.K.

23 Ocak 2023 Pazartesi

23 Ocak 2023

İtiraz edecek merci aramak yerine itiraz etmeyi gerektirecek şartların oluşturulmasına engel olmak gerekir..
Fakat mademki itiraz etmeyi gerektirecek şartların oluşmasına engel olun(a)madı o vakit itiraz edecek mercilerin müdafaa mücadelesi sürdürülmelidir.

Yazıktır ki yaşanan gün gökten zembille inmiş gibi bir anda ortaya çıkmadı.

Ve çoğu yurttaşın hala anlamadığı, demokrasiyle, seçimle, halkın isteğiyle göreve gelen 65 HDP belediyesinden sadece 6 tanesinin görev başında olması yalnız o belediyelerin, o bölge insanının kaybı değil, hukukun, demokrasinin, tüm yurdun ve yurttaşların tamamının kaybıdır.

Bugün, hukuka, demokrasiye, anayasaya aykırı şeyler böyle kolay yapılabiliyorsa; o günlerde sesi çıkmayan herkesin ama en çok da siyaseten muhalefet görevini hakkıyla yerine getirmeyen partilerin katkısı vardır.

D.K



23 Ocak 2023

Çoğu insan iltifat ederken yahut güzel söz söylerken aslında duymak istediğini söylermiş. 

Lakin bu her zaman umulduğu gibi işlemeyen bir yöntem olmamalı ki kimi insanlar bir zaman sonra duymak istediklerini duymak için bunu herkesin duyacağı şekilde kendine söylemeye başlamış. Ancak insanın kendi kendine övgüsü uzun vadede doyuma yetmez olup çevreden de kendini beğenmişlik tepkisi almaya başlayınca, mademki kendimi övemiyorum başkasını kötülerim şekline bürünmüş..   

O yüzden duymak istenileni değil de gerçekten hissedileni söylemek en doğrusu olsa gerek. Elbette doğrular her zaman iyi hissettirmez. Fakat insanın karşısındakinin duygularına ve hatta kendine ihanetinden çok daha iyidir..

D.K.

22 Ocak 2023 Pazar

22 Ocak 2023

Kutsal addedilen kitaplar basımevlerinde, bayraklar dikimhanelerde seri üretimle hazırlanır. Üstelik para karşılığı satılır. Sözde diz üstünde, baş üstünde tutulan o nesneler ederi karşılığında satılmadan evvel paket paket bantlardan, yerlerden sürülür, oradan oraya atılır, savrulur..

Özetle nesneye bu kadar anlam yüklemeyin..

İnsan ve diğer tüm canlılar doğanın parçasıdır. Ve doğada adına ömür dedikleri nefes alıp verdikleri süre o kadar kısadır ki nesneyi kutsal saymaya değmez..

Neyse.. Öyle işte...

D.K


17 Ocak 2023 Salı

17 Ocak 2023

.


17 Ocak 2023

Şu mavi okundu işaretinin kapalı (gizli) olmasının anlamını henüz çözemedim. Bildiğim kadarıyla  (yanılıyor olabilirim), WhatsApp'da zaten bir hükmü yok, yani mavi tık görünmese de bilgi kısmından mesajın okunup okunmadığı görülüyor. Twitter'da bu özellik yok, zaten artık mavi işaret yerine görüldü yazıyor sanırım.

Neyse, asıl merak ettiğim, bir mesajın okunup okunmadığını gizleme ihtiyacı neden? Yani aldığınız mesajı okusanız da anında cevap yazmama özürlüğüne sahipsiniz, işiniz vardır ya da en basitinden o an cevap yazmak istemiyorsunuzdur. Ayrıca bir kişiden mesaj almak istemiyorsanız bunu belirtme özgürlüğüne de sahipsiniz.
Okundu, görüldü işaretlerini gizli duruma getirmek "aman ayıp olmasın" anlayışını hatta yanılgısını cilalamaktan başka özelliği olduğunu düşünmüyorum, ki bu da bir nevi iki yüzlülüktür. Neyse, öyle işte...
D.K.

12 Ocak 2023 Perşembe

12 Ocak 2022

Demokratik ülkelerde muhalefet yönetim dışında kalsa da ülke yönetimine yol göstermede, yanlışları düzeltmede büyük etkiye sahiptir. 

Türkiye'de muhalefet artık sadece mevcut hükumetin suçlarını açığa çıkartmakla meşgul, üstelik, bu suçlar, adaletin işlediği hukuk devletlerinde yeri yerinden oynatacak boyuttayken herhangi bir değişim yaşanmıyor. 

Bu durumda muhalefetin kendi iç çatışmalarını bir an evvel bitirip birlik olmasından başkaca bir çözüm yoktur. Zira rejim, demokrasiden gayriresmi uzaklaşmasını hızla resmileştirme yönündeki adımları uzun zaman önce atmaya başlamıştır. 

Ülkeyi kurtarmak, halkı hepten bir zifiri karanlıkta boğmamak için tek çözüm; muhalefetin güçlerini birleştirmesi ve halkı birleştirecek olan adayını bir an evvel açıklaması ile mümkündür. 

D.K.


10 Ocak 2023 Salı

10 Ocak 2023


Türkiye'nin hukukun işlediği, laikliğin uygulandığı, düşünenin, üretenin, ölü, tutsak, sürgün, ilticacı olmadığı bir ülkeye yeniden dönüşmesi için kararlı ve doğru bir adım atılmalı artık. Yıllardır bir ampulün kararttığını aydınlatmaya çalışanlar mum gibi yanıp eriyor.


Halkın büyük bir kesimi, bir kez daha mecbur bırakıldığı bir adaya oy vermek istemiyor. Hep 'bir oy  bir oydur' derim, çünkü bir oy, biricik ve yine de güçlü, önemlidir. Ve ben ilk kez mecbur bırakıldığım bir adaya oy vermektense; fevri olmayan bir kararla sonuncu oyumu kullanmadan vatandaşlık hakkımdan feragat edeceğim.

Elbette bu isyanın, serzenişin tek muhatabı benim. "Davulun sesi" ve "tuzun kuruluğu" ile ilgili çok şey söylendi, çok dinledim, çok sustum, çok söyledim. Oysa hiçbir şartta ve zamanda ülkeme, ülkemde yaşananlara ve ülkem insanlarına duyarsız kalmadım. Acılarını, sorunlarını, yokluklarını ve yoksunluklarını bildim, hissettim. Eğitimin, haber alma hakkının, hukukun aldığı darbeleri bildim, yumruk gibi hissettim. Çocukların karartılan geleceğini, gençlerin umutsuzluğu, kadınların yalnız bırakılışını uzak varsayılan ama nefes kadar yakın bildim, hissettim. Aslında bundan size ne olsa da işin gerçeği, ben, hiçbir zaman kendi konfor alanımdayım anlayışına sığınıp "bana ne" demedim. Ülkemi her şartta ve zamanda sevdim, çok sevdim.

O yüzden, benden öte bencillikten bağımsız; ülkem için belki de son kez verilecek olan demokrasi mücadelesine, özgürlükten, laiklikten, hukuktan, eğitimden, aydınlıktan yana yani çocuklardan, gençlerden, halktan yana olan, halkları, dinleri, dilleri ayrıştırmayacak birinin aday gösterilmesini temenni ederim.

Ülkem bunu hak ediyor. Bazı kesimler inkar etse de mevcut yönetimin bile isteye cahil bıraktığı ötesi cahilleştirdiği halk da dahil ülkemin tüm bireyleri bunu hak ediyor. Kimseyi ötekileştirmeden her insan, insanlık onuruyla yaşamayı hak ediyor diyerek; cumhuriyetin yüzüncü yılında, yeniden demokratik, laik bir hukuk devletini ülkem ve ülkem insanı hak ediyor. 

Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet!
D.K.

7 Ocak 2023 Cumartesi

7 Ocak 2023

 Uzunca bir süredir üzerinde çalıştığım proje için başta Auschwitz olmak üzere toplama kampları üzerine çok yayın okudum, izledim, dinledim. Dokümanter niteliğinde tarihin gerçek tanıklarının anlatımı ve onların anlatımlarından yola çıkarak kurgulanmış neşriyat. Ve hepsini birleştiği tek ortak çıkarım vardı “bir daha asla”.  

Söyleyenlerin içtenliğinden asla şüphe etmesem de bu cümle günümüz gerçeğini yansıtıyor mu? Kutupalong ve Moria kamplarını görmüş biri olarak; bu soru beni çok meşgul ediyor. 

Belki de söylemesi uygulamasından kolay olan bir cümledir “bir daha asla”.

D.K.


6 Ocak 2023 Cuma

6 Ocak 2023

Günler geçiyor biriciğim. Gri, nemli, ılık bir kış, yine de çok üşüyorum. Ve biliyorum ki bu üşüme ruhumdan geliyor. Göğe bakıyorum sık sık. Denizin mavisini gökte görsem belki biraz ısınacak ruhum, oysa gri, hep gri... Ve bu gri ne Karadeniz’in grisine benziyor ne de Atlantik’in. Geceleyin gök, göğsüm kadar boş ve bir o kadar zifir. Bu uçsuz bucaksız zifiri boşluk tek bir yıldız dahi görememek beni yoruyor, çok yoruyor. Hala pes etmeden çocuklarda dinlendiriyorum ruhumu. Çocuklarda dinlenmesem boğulurum sanki, boğulurum ne Karadeniz’in ne Atlantik’in sularında, boğulurum yaralarımı yalamak için geceye sakladığım tükürüğümde. Zira geceleri kendime kaldığımda, kendimde kaldığımda tüm yaralı hayvanların yaptığı gibi yalıyorum yaralarımı, iyileşsinler diye. İyileşmiyorlar, nemli tutulan yara iyileşmez biliyorum, bilgilerimin, bildiklerimin kendime faydası yok. Hayıflanıyorum, kırılıyorum, kıvranıyorum. Çocukların gözlerinden topladığım avuntularımı güneşin yerini asla tutamayacak lamba ışığının aydınlığında harf harf, hece hece, kelime kelime, cümle cümle kitaplara teslim ediyorum uykunun hepten göç ettiği gecelerimde.  Biraz da kitaplarda dinleniyorum. 

Dinleniyorum dinlenmesine de hala yorgunum biriciğim. Gri beni yoruyor, çok yoruyor biriciğim. En çok da... Biliyorsun zaten...

D.K.



3 Ocak 2023 Salı

Marlene von Hanni Münzer

 

Mutlaka Türkçeye çevrilmeli dediğim bir roman daha; Hanni Münzer'in romanı. Marlene. Ki Marlene, Honigtot romanının devam romanı ve bu ikisinin de çevrilmesi gerektirir.

Romanda doğum adı Anna von Dürkheim ya da savaştan yıllar sonra başlayan oyunculuk kariyerindeki adı Greta Jakob olan Marlene Polonyalı bir ajandır ve tüm hayatını, onurunu tek bir şey için "insanların eşit haklara sahip olduğu özgür bir yaşam" için feda etmeye hazır bir kadın. 

Ve aslında romanın kahramanı Marlene’nin öyküsü, gerçek yaşamda Birleşik Partizan Örgütünde görevli Vitka Kempner'in gerçek yaşam öyküsünden kesitler üzerine kurgulanmış. Tarihten gerçek kesitler, gerçek belgeler ve gerçek insanlar üzerine kurgulandığı için romanın sarsıcı bir etkisi var. Ancak bu sarsıcı etki bir kez daha barışın, özgürlüğün, eşitliğin ne denli önemli olduğunu vurgulamak adına çok önemli.




"Wir müssen uns damit auseinandersetzen, warum all diese Menschen fliehen. Krieg und Terror entstehen ja nicht aus einem Sandkorn in der Wüste heraus. Das hat seine Ursachen. Und daran trägt nicht nur die Regierung dieser Länder, sondern auch der Westen eine Mitschuld. Und da muss man ansetzen. Statt auf Ideologien oder Religionen sollten wir uns endlich auf eine gemeinsame Moral besinnen. Es geht um Werte. Das ist die große Herausforderung unserer Zeit! Denn Werte sind immer nur so viel wert, wie wir bereit sind für sie einzustehen und sie zu verteidigen. Haben wir den Mut, unsere Werte und unsere Freiheit zu verteidigen? Vielleicht sind wir zu bequem geworden, zu satt, zu dekadent." Hanni Münzer, Marlene

"Weiterhin werden Töchter von ihren Müttern zu Dienerinnen erzogen, ohne Recht und ohne Stimme werden sie auf ihre biologische Funktion des Gebärens reduziert, und sie geben genau dieses Weltbild an ihre eigenen Töchter weiter. Die Unterdrückung der Frau ist vielerorts Teil der Politik. Indem man den Frauen ihr natürliches Recht auf Selbstbestimmung, auf Verhütung, Bildung und freiheitliches Denken verwehrt, zwingt man sie dadurch in diesen verhängnisvollen Kreislauf. Doch jeder Mensch wird frei geboren, es sind die Menschen, die sich gegenseitig die Freiheit absprechen. Weil sie sich den Zwängen von Ideologien, Religionsgemeinschaften, Aberglauben oder andere archaisch-patriarchalisch geprägten Weltanschauungen unterwerfen. Dabei lehrt die Geschichte vor allem eins: Ideologien und Kulte kommen und gehen und irgendwann in Jahrhunderten gräbt jemand alte Tempel aus oder irgendwelche selbsternannte Gotteskrieger sprengen das Wenige, das davon noch übrig ist, in die Luft. Wir Menschen halten uns für den Nabel der Welt, dabei ist die Erde über 6,5 Milliarden Jahre ohne uns ausgekommen. " Hanni Münzer, Marlene


"Die Kriege haben Millionen Menschen in die Flucht getrieben. [...] Frage: Warum werden Milliarden für stetig effizientere Waffen ausgegeben, anstatt dieses Geld in Bildung zu investieren und in die Bekämpfung von Fluchtsachen? Antwort: Weil Krieg das größere Geschäft ist. Es zählt das Geld, nicht die Menschenleben." Hanni Münzer, Marlene

 
"Für die Freiheit braucht Mut! Es ist an uns Frauen, dem ewigen Kreislauf der Kriege Einhalt zu gebieten. Stehen wir auf und sagen, nicht mit uns! Fordern wir unser Recht auf Frieden ein. Für unsere Kinder." Hanni Münzer, Marlene



"Manchmal ist der eigene Horizont so eng, dass man eine neue Windrichtung erst spürt, wenn sie einen fast umbläst." Hanni Münzer, Marlene


1 Ocak 2023 Pazar

2023


Bir yıl daha geride kaldı. Her şeyin sonu vardır. Yılın, ayın, haftanın, günün, anın ve hayatın.. 

 

"Bitene değil başlayana dönük olsun yüzün" der Dino Buzzatti. 

 

Oysa bu her zaman kolay değildir. Çünkü insanın bilmediğine tutunması bildiğine tutunmasından zordur. 

 

Geçmişi biliriz, umutlar ve tahminler ışığında geleceğe dair fikirlerimiz olsa da muammadır gelecek. Yeni başlangıçların yarattığı bazen korkuya varan tereddüt de bu muammadan kaynaklıdır.

 

Halbuki iyi kilerimizle, keşkelerimizle, ama ve çünkülerimizle geçmişe tutunuşumuzda aşina olunanın verdiği rahatlık vardır. Her anı iyi olmasa da bizimdir, bilinendir, inkar ettiklerimize rağmen gerçektir..

 

Ve fakat en büyük gerçek; 

Bir takvim yaprağını yıllarca cebimizde taşıyabiliriz ama o günü yeniden yaşayamayız. 

 

O yüzden yaşanan her yılın, ayın, haftanın, anın getirdiğini içimize sindiği gibi zamanında hissetmeli.. Sevgiyi esirgemeden vermeli, öfkeyi biriktirmeden kusmalı.. Geriye dönüp baksak da bakmasak da geçmiş zaten bizim.. O yüzden iyisiyle kötüsüyle gelecek de bizim diyerek ilerlemeli.. 

 

Sevdiklerimize sevildiklerini hissettirebileceğimiz, sevildiğimizi hissettiğimiz, çocukların, açlıktan, ayrımcılıktan, dışlanmışlıktan, şiddetten ve her türlü kötülükten korunabildiği, özgürlük ve eşitlik ilkesiyle insanlık onurunun kıymet bulduğu, umut ettiklerimizin gerçekleştiğini görebileceğimiz bir yıl olsun.. 

                                                                  D.K.