27 Haziran 2024 Perşembe

Dün güney Gazze Şeridi'nin Katm Abu Salem geçiş noktası üzerinden tıbbi malzeme getiren altı kamyona yine saldırı düzenlendi. Kamyondaki malzemeler indirilip kontrol bahanesiyle tahrip edildi. İtiraz etmeye çalışan görevlilerden biri (şoför) ölürken yedisi yaralandı. Malzemelerin bir kısmı tahrip edildiği, şişeli ilaçların neredeyse tamamı kırıldığı için kullanılamaz hale geldi. 

Kayıtlara göre, aynı şiddet haftalardır gıda yardımı yapmak için Filistin'e girmeye çalışan kamyonlara da uygulanıyor. Filistin'de bombalardan kurtulan çocuklar, açlıktan, ilaçsızlıktan ölüyor. 

Haftalardır gerek IFRC gerek BM gerek DSÖ; Sivillerin, sağlık çalışanlarının ve sağlık tesislerinin korunması, Gazze Şeridi'nin tamamında güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması, insani yardımın sürekli ve genişletilmiş akışı için mevcut tüm koridorların açılması, tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması için çağrı yapıyor. 

Tüm çağrılar karşılıksız! Dünya, bu vahşete, bu zulme, bu katliama bırak "dur" demeyi, yokmuş gibi davranıyor. 

Şu aralar varsa yoksa futbol. Filistin halkının, en çok da ölüme terk edilen çocukların, bir futbol maçı kadar, kıytırık bir kupa kadar değerinin olmadığını bilmek benim canımı çok yakıyor, göğsüm sıkışıyor, kalbim ağrıyor. 


---○---

Peki ya Türkiye? Türkiye nerede duruyor ya da Türkiye sadece duruyor mu? Futbolda tur atlamanın sevinci, çılgın coşkusuyla sokaklara taşmış yine. Keşke ülkede milli duyguları bir araya toplayan tek güç futbol olmasaydı. Keşke öldürülen, tecavüze uğrayan, tarikatlara, uyuşturucuya heba edilen, aldığı eğitim, öğretim -ki o da alma imkanı varsa- günden güne yozlaşan, oynaması gereken yaşta işçi olan, yetersiz beslenmeden hastalanan, açlıktan ölen, bakımı sağlanamadı için ebeveyni tarafından -intihar ederek ya da kuruma verilerek- terk edilen çocuklar için de sokaklara taşsaydı insanlar. Keşke milli duygular top kadar yuvarlak olmasaydı..

Lakin sokağa çıkmak, isyan etmek, hakkını almak neydi unuttu insanlar, unutturuldu. Hem de bu sistemli unutturuş seksen darbesiyle başladı. Son yirmi küsur yılda hele de Gezi Direnişinden sonra en dominant halini aldı..

Neyse.. Öyle işte.. diyeceğim yine demesine de; sabah okudum, elektrik yine zamlanıyormuş.. Ve fakat; ampul patlamadan, neredeyse dünyanın en pahalı elektriğini kullandığının farkında olmadan ve yine o ampul patlamadan bu zamların sonunun gelmeyeceğini görmeden yaşayanlar o kadar çok ki...

24 Haziran 2024 Pazartesi

Hani bazen " o nasıl olsa kırılmaz bana" diyerek dangıl dungul konuşuyorsunuz ya da tam tersi herkesle konuşurken "o nasıl olsa kırılmaz bana" dediğinize sessiz kalıyorsunuz ya; yok öyle bir şey!.. Lakin şöyle bir şey var ve kesin alakalı; "o nasıl olsa kırılmaz bana" dediğiniz, bir kırılmıyor, iki kırılmıyor, bilemedin beş, on, yirmi kırılmıyor sonra aldığı darbelerle ya paramparça oluyor ya da paramparça olmamak için sizi pılınız pırtınızla tek parça haline getirip hayatından çıkarıveriyor!..


Neyse... Öyle işte!..


23 Haziran 2024 Pazar

Altı bin dokuz yüz kırk gün yani tam on dokuz yıl önce bugün ayrıldım İstanbul'dan...

Yıllarca ardımda bıraktıklarımın ya da daha doğru bir ifade ile geçmiş, şu an ve gelecek muhasebesi yaptım. "Kalsaydım ne olurdu, nasıl olurdu hayatım?" bu ve benzer soruları yüz, bin hatta milyon kereler sordum kendime. Tahayyül etmeye çalıştım fakat asla cevabı bilemedim. Çünkü yaşamadığını hiçbir zaman bilmez insan, bilemez. Tahminler ve ihtimaller üzerinde düşünür, ki düşündüm, çok düşündüm. Keşke ve acaba sözcüklerini; tüm olasılıkları boncuk boncuk dizerken görünmez bir ipe -ki bazen incecik bir pamuk ipliğiyken bazen urgan olurdu, bazen kopmaya meyilli bazen boynuma dolanmaya- hem yaren ettim hem düşman ettim birbirlerine.

Altı bin dokuz yüz kırk gün yani tam on dokuz yıl...
Ki biliyorum, hayatta, hiçbir zaman, hiçbir şey bıraktığımız gibi kalmaz. Zaman asla değiştirmeden ilerlemez. "Sen hatırladığın İstanbul'u, hatırladığın Türkiye'yi özlüyorsun" diyor kardeş. Evet özlüyorum, zaten on dokuz yıldır en çok özlüyorum, yemek yer gibi, su içer gibi, nefes alır gibi özlüyorum. Biliyorum, İstanbul, ardımda bıraktığım İstanbul değil lakin ben de İstanbul'u ardında bırakan kadın değilim artık. Zaman bende de ilerledi. Değişirken tarih gün gün, benden çok şey aldı hayat ve bana çok şey verdi.

Altı bin dokuz yüz kırk gün yani tam on dokuz yıl önce bugün ayrıldım İstanbul'dan...

Ve İstanbul, altı bin dokuz yüz kırk gece sonra yine bir şiir, bir şarkı yüreğimde, üstelik bu kez "bekle bizi İstanbul" demiyor ruhum Vedat Türkali'nin dizeleriyle...

...bana bir masal anlat baba
içinde tüm sevdiklerim
içinde İstanbul olsun

anlatırken tut elimi
uykuya dalıp gitsem bile
bırakıp gitme sakın beni...

...bana bir masal anlat baba, anlatırken tut elimi, uykuya dalıp gitsem bile, bırakıp gitme sakın  beni, bırakıp gitme baba...



16 Haziran 2024 Pazar

Bir yanda bayram var diğer yanda öldürülen çocuklar gerçeğine hiç değinmiyorum bile..

Sanki çok varmış gibi "bayram bayram ağzımızın tadını kaçırma" diyecek çok kişi var..

Neyse.. Öyle işte...

Bir yanda bayram var diğer yanda gerçekler.

İstanbul'daki komşumla konuştum az önce. Diyor ki; eskiden her apartmanda en az iki üç hane kurban keserdi. Şimdi koca sokakta kurban kesen tek bir hane yok.

Tahmin edersiniz ki bunun sebebi benim gibi düşünenlerin çoğalması değil.

Dedim ya; bir yanda bayram var diğer yanda gerçekler ve birçok yerde; şahlanan ekonominin kurban etmediği, ettirmediği koyunlar "iyi bayramlar" diye meeliyor... 

14 Haziran 2024 Cuma

sonra bir kez daha fark ediyorum elimden hiçbir şey gelmiyor


sonrası çaresizlik kabullenemeyiş kırgınlık kızgınlık

sonra hep aynı soru

neden
neden
neden

sonrası cevapsızlık bir daha çaresizlik ve çokça öfke

birikiyor
birikiyor
birikiyor

sonra oturup hıçkıra hıçkıra ağlıyorum

sonrası
yok
hiç yok
hiçlik bile yok



12 Haziran 2024 Çarşamba

DSÖ bugün Gazze'de sekiz binden fazla çocuğun sağlığı tehdit edecek ölçüde gıdasız kaldığını, yaklaşık bin altı yüz çocuğun gıda yetersizliğinden hayati tehlikede olduğunu, otuz iki çocuğun gıda yetersizliğinden hayatını kaybettiğini, hayatını kaybeden çocukların yirmi sekizinin beş yaşın altında olduğunu açıkladı. 

Ayrıca İsrail ordusunun sağlık hizmeti veren merkezlere ve sağlık personeline yönelik saldırılarından dolayı yeterli sağlık hizmeti verilemediğini açıkladı. DSÖ 7 Ekim'den bu yana sağlık hizmetlerine yönelik dört yüz seksen saldırının kaydı olduğunu, on altı sağlık görevlisinin öldürüldüğü, doksan beş sağlık görevlisinin de yaralandığını da açıkladı.

İşgal altındaki topraklarda hastanelerin ve diğer sağlık merkezlerinin yüzde yetmişinin hizmet veremez durumda olduğunu, eksik kapasite ve kısıtlı imkanlarla hizmeti vermeye çalışan sağlık merkezlerinde de yeterli tıbbi malzeme ve ilaç olmadığını da açıkladı.

DSÖ tek çözümün barış olduğunu ve acil bir şekilde ateşkes ilan edilip uzlaşma sağlamasını ısrarla talep etti.


...


Hal böyleyken vahşeti, vahameti hala idrak edemeyenler var!..





11 Haziran 2024 Salı

Yazamıyorum yine. Vakitsizlikten değil, yazacak bir şeyler olmadığından hiç değil ama gelmiyor içimden yazmak, ne kağıda kalemle ne de klavyeden ekrana. 

Günlerdir, hayır, haftalardır yağıyor yağmur. İğrenç, sıcak, vıcık vıcık bir sıvı aslında gökten yağan. Hele geceleri, şimşekler çakarken gök, gündüzden bile daha aydınlık. Kaldı ki aydınlık- karanlık olgularını, tıpkı iyilik-kötülük gibi uslamlayamıyorum son zamanlarda. Zihnim, muhakeme yeteneğini kaybetmiş gibi kavram karmaşası yaşatıyor ruhuma. 

Dünyanın her yerinde acı var. Kimilerinin üstü örtülmeye çalışılıyor, kimileri yok sayılıyor, görmezden geliniyor, kimilerine aklayıcı gerekçeler uyduruluyor. 

Ve dünyanın bir yerinde, hatta belki en korunaklı yerinde, insanlar; acılar ve acı çekenler, kendilerinden uzak olsun diye, faşistlerden medet umarak, sanki dünyadaki acıların asıl sorumluları onlar ve onların düşünce yapısı değilmiş gibi, sandıkta onların karanlık zihniyetlerine meşrutiyet sağlıyor. 

...

Yazacak çok şey var, ülkem hakkında, burası hakkında, Filistin hakkında... Var, çok şey var ama içimden gelmiyor. 

Gökten vıcık vıcık bir sıvı yağıyor, iğrenç, sıcak. Gökyüzü sadece şimşekler çakarken aydınlanıyor. Benim ruhum da umudum da çok karanlık. 

Kutupalong 04:30

37°C