26 Kasım 2023 Pazar

Ben, şu şunu dolandırmış, şu bundan almış ona vermiş haberlerinden, yorumlarından çok bunaldım ama bunaltıdan daha beteri ülkede bu kadar aç çocuk varken telaffuz edilen meblağlar ve bu meblağlarla oynayanları gündemde tutanların oluşturduğu mide bulantısı. 

Sosyal medyada birkaç gün "bir öğün yemek" çağrısı yapılıyor, unutuluyor, depremin üzerinden dokuz ay geçti, önümüz kış ve bölgede insanca yaşam imkanı sunan şartlar oluşturulmadığı biliniyor, unutuluyor, her gün toplumsal sebeplere dayalı en az bir fecaat haberi basına yansıyor, unutuluyor.......

Bu kadar da değil, anayasa ihlal ediliyor, hukuk işlemiyor, basın özgürlüğü yok, ülkede hiçbir sistem işlemesi gerektiği gibi işlemiyor, unutuluyor...

Elbette herkesin devam eden bir hayatı var, her an acıyla koyun koyuna yaşamak mümkün değil, nefes almak da gerek. Yine de suni gündemlere bu kadar kaptırmak yerine, hatırlamayı tercih etmekli insan tıpkı suni teneffüsün yaşam için yeterli olmadığını hatırlar gibi. Hatırlamak, unutmamak, unutulmasına, unutturulmasına izin vermemek gerek.

Daha önce de yazmıştım; toplumsal hafıza önemlidir, toplumsal hafızanın hayatı önemi vardır ve tarih tekerrürden ibarettir dediğimiz aslında sadece toplumsal demanstır!..

Hukukun şimdikinden daha iyi işlediği günlerde hesabı sorulmayan her şey bugün misliyle yaşanıyor. Hem de yargı yoluna hiç uğramadan.

Bugün oturdukları koltuklara halkın oyuyla gelenler; tek görevlerinin, halka hizmet etmek olduğunu bilmiyor, bilse de umursamıyor, kralı hatta tanrıyı oynuyorsa, açlık, gelir dağılımındaki uçurum büyüyor, kadın cinayetleri, istismar, taciz, tecavüz, uyuşturucu, silah ve insan ticareti kanunsuzluğun kanunlarıyla korunuyorsa; işte bunda toplumsal demansın payı var mıdır diye sormak gerekmez mi?

Bence gerekir. 

Bilirim, bireysel hatırlayış, hiç unutamayış çok yorucu, yıpratıcı bazen de ölümcüldür. 

Lakin toplumsal hafıza, o, çok önemlidir. Çünkü, toplumsal demans önce hürriyeti sonra teker teker tüm canlıları öldürür!.. 










belki de artık uyumak için uyanmanın yerini uyanmak için uyumak almalı..

25 Kasım 2023 Cumartesi

2022 yılında Almanya'da kayıt altına alınmış yaklaşık 170.000 kadına şiddet vakası var. Yetkililer bu sayının gerçeği temsil etmediğini ve gerçek sayının iki belki de üç katı olduğunu tahmin ediyor.

Kadına şiddet vakalarında maalesef kadın %92 gibi büyük bir oranla yakın çevresindeki erkeklerden şiddete maruz kalıyor. 

Almanya'da her yıl, özellikle 2020'den yani pandemi döneminden sonraki yıllarda artış gözleniyor. 

Özellikle aile içinde şiddete maruz kalan kadınların büyük çoğunluğu halen hem utancın hem de korkunun etkisiyle şikayette bulunmuyor ve şiddet altında yaşamını sürdürmeye devam ediyor.

Tüm dünyada olduğu gibi Almanya'da da femizid vakalarında artış var. Ve maalesef Alman hukukunda kadın cinayeti başlı başına bir suç kabul edilmediğinden cinayet veya kasıtsız öldürme olarak değerlendiriliyor. Bu da kadın cinayetlerinde gerçek sayılara ulaşılamamasının gerekçelerin biri olarak görülüyor.

Kadına yönelik şiddet özellikle aile içindeki şiddet düşünülenin aksine sadece belli bir sosyoekonomik kesimde vuku bulmuyor.

Ve ne acıdır ki dünya genelinde kadınların aldığı sağlık hizmetlerinde birinci sırada -üstelik kayıt altına alınmayan dahil olmadığı halde- fiziksel, ruhsal ve cinsel şiddet yer almaktadır.






23 Kasım 2023 Perşembe

Avrupa'da "göç ve göçmen" sözcüklerini "sorun" olarak dillendiren siyasetçilere yöneliş günden güne artıyor.

Oysa görev verilen siyasetçilerin, göç ile mücadelede tek hedefi göçmenleri ülkelerine sokmamak ya da ülkelerinden göndermek. Göçün kaynağına yönelik, göçü engelleyecek herhangi barışçıl bir programları yok. Hatta ülkelerinden göndermek istedikleri göçmenleri, ülkelerine geri göndermek de programlarına dahil değil ve göçmenleri ülkeden göndereceklerini vaat etmeleri siyasette görev almalarına yetiyor.

Avrupa'da siyaset, göç ve göçmenler odaklı janjanla alalanmış söylemlerle sessiz sedasız ve de hızla sağa kayarken; her gün binlerce insan, savaş, açlık, kuraklık, ayrımcılık, tolerans yoksunluğu gibi sebeplerle göç için yola koyuluyor ve her gün onlarca hatta yüzlerce insan göç yollarında hayatını kaybediyor.


22 Kasım 2023 Çarşamba

 İnsan onuru ve kelimeler


"Hamas'ın elindeki rehinelerle İsrail'deki tutukluların takası başlıyor."


Almanya basınından;

"Geisel Deal: Geiseln gegen Häftlinge"


Batı'nın görmediği, doğrusu görmek istemediği gerçek, rehine değiş tokuşunda -ki konusu insan olan bu duruma değiş tokuş ya da takas demek gücüme gidiyor- önceliğin çocuklara verilmesi; İsrail'in elinde de rehine olarak tuttuğu Filistinli çocuklar olduğudur. 

Ne zaman ki tüm insanlık her insanın yaşam hakkını eşit görmeye başlar o zaman gerçek bir ateşkes olur. Çocukların öldürüldüğü bir dünyada ateşkes de barış da altı boş birer kelimeden fazlası değildir.

Kaldı ki ateşkes onayı sabaha karşı verildi ve birkaç saat öncesinde Filistin Kızılayının geçtiği rapora göre yapılan yaylım ateşinde 4 hekim, 3 sağlık çalışanı daha hayatını kaybetti. 

Almanya basını, hastanelere ve ambulanslara düzenlenen saldırıları aklamak için "hastaneler teröristlerin kılık değiştirmeleri için uygun bir yer, o yüzden İsrail'in hastanelere saldırması normaldir" açıklamaları yaptı.



18 Kasım 2023 Cumartesi

İBB dün Twitter hesabından şu açıklamayı yapmış; 

"İBB'nin Pendik'te kreş yapacağı arazi, AKP'li Pendik Belediyesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından rezerv alan ilan edilerek Hazine'ye devredildi."


Kentsel Dönüşüm Yasası'nın TBMM'de 237 oyla kabul edilmiş. 82 Ret oyu var. 281 Milletvekili oylamaya katılmamış. Bunların 145'i Altılı Masa'dan ve bu 145'in 94'ü CHP'den. 


Bu durumda İBB'nin serzeniş edeceği yer Twitter olmasa gerek. 

16 Kasım 2023 Perşembe

Ve Pedro Sánchez yeniden seçildi.

Ve elbette bu çoğu AB ülkesini rahatsız etmeye devam edecek.

Güzel..


Kahveci basma, hamburgerci basma, kola satıyor diye dönerci basma..

Bir durup nefes alın ve düşünün;

Nereye gidiyor bu basmalar?

pışpışlanıp 

gazı alındıkça

daha derin bir uykuya daldı

kısmen sağa yatmış

paramparça sol


uyumazdı pışpışlayıcılar 

uyanıklardı 

ve 

severlerdi ayakkabı kutularını

içine bir şeyleri sığdırması kolaydı 


demokrasi

hukuk

laiklik 

birer ayakkabı kutusuna 

sığacak kadar kalmıştı memlekette 


ve 

bir gün ayakkabı kutusuna 

sığacak kadar 

küçüleceklerinden habersiz

mışıl mışıl uyurken pışpışladıkları

ne kalmışsa memlekette

değiştirip adını ve şeklini



bir daha gitmemek üzere 

kaldılar!


15 Kasım 2023 Çarşamba

16 yıl 9 ay 27 gün sonra Hrant'ın katiline bir kez daha "aslanım benim! aferin ogün!" demişler. 

Haberi okuduğumda, yıllar önce "İstanbul'da Ermeni bir gazeteciyi vurmuşlar" cümlesini ilk duyduğumdaki gibi uğuldadı kulaklarım.



Bir süre sonra da şöyle düşündüm; Türkiye'de başta Yahudiler olmak üzere azınlıkların zor günler geçirdiği bir dönemde şartlı tahliye olsa da bu vaktinden evvel gelen tahliye manidar değil mi? Bu tahliye hem saldırganlara güvence veren hem de azınlıklara yönelik saldırıları arttıracak durumlara bir zemin olabilir mi?


Bugün yaşanan katliamın başlangıcını 7 Ekim sanmak ne kadar saçma ise Filistin halkının yıllardır süren mücadelesini Hamas'a indirgemek de saçmadır. 

Ölen bir çocuğun nereli olduğuyla, neden öldüğünden daha fazla ilgilenenlerle, öldürülen çocukların ölümünü meşrulaştırmaya çalışanlarla aynı havayı solumak ve nefessiz kalmış hissetmek birbirine uzak duygular değil. 

13 Kasım 2023 Pazartesi

Filistin Kızılayının üç saat önce IFRC genel merkezine geçtiği rapor; Kudüs hastanesinin İsrail askerleri, tank ve panzerler ile abluka altına alındığını, İsrail hükümetinin hastanede Hamas askerlerinin saklandığını iddia ettiğini ve dışarı çıkıp teslim olmazlarsa ateşe başlayacaklarını ancak iddiaların yersiz olduğunu, hastanede, hastalar, sığınak arayan insanlar, sağlık çalışanları ve insani yardım ekiplerinden başka kimse olmadığı yönünde. 


Ayrıca Gaza'da bulunan Alman Kızılhaç sözcüsü Christof Johnen politikacıların aktüel durum hakkında bilgi sahibi olmadan, Gaza'daki katliamı ve buna dayalı çaresizliği görmeden, bilmeden yorum yapmasını çok uygunsuz, ölçüsüz, vicdansız bulduğunu açıkladı. Johnen, Filistin halkının özellikle çocukların ve kadınların yaşadığı korku dolu kabusu bilmeyenlerin hiçbir katkı sunmayacaksa susması gerektiğini söyledi. Johnen, annelerin çocuklarına sarılıp umarım birlikte ölürüz, diye dua ettiğini söylerken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayınca yayını kesti. 

İtalyan askeri gemi hastanesi Nave Vulcano, Filistin halkına acil tıbbi yardım sağlamak amacıyla Gaza'da çatışma bölgesine mümkün olan en yakın kapalı kıyı şeridinde demir attı. Gemide mürettebat hariç 150 sağlık çalışanı var. Gemide ameliyathane, yoğun bakım ünitelerinin yanı sıra çocuk ünitesi de bulunuyor. 


"Hamas yok edilmeyi hak ediyor ama bu çatışmanın kurbanı olan Filistin halkı tıpkı İsrail, İtalya, Ukrayna ya da dünyadaki herhangi bir ülkenin halkıyla aynı yaşama hakkına sahiptir.Masum halk, her zaman savunulmalı ve korunmalıdır.Bunu güçlü bir şekilde (yüksek sesle) söylemek hepimizin görevidir." 

Guido Crosetto, İtalya Savunma Bakanı 


[Hamas merita di essere smantellata ma la popolazione palestinese, vittima di questo scontro, ha lo stesso diritto di vivere di quella Israeliana, Italiana, Ucraina o di ogni nazione al mondo.

La popolazione innocente va difesa e tutelata

Sempre.

Tocca a tutti noi dirlo con forza.]






Faşizm her zaman tanıdık adıyla bildik görünümüyle gelmez, bazen tedbil-i kıyafette hem de taban tabana zıt olduğu sanılan bir isimle peçelenmiş şekilde çıkar ortaya. 

Sosyal Demokrat Partili Şansölye Scholz, IFRC'nin Filistin Kızılayının raporunu açıkladığı, DSÖ'nün "acil ateşkes" çağrısını yaptığı saatlerde; "ölen sivillerden Hamas sorumludur, İsrail savunma hakkını kullanıyor ve ateşkes Hamas'ın toparlanmasına yarayacağı için yapılmamalıdır, İsrail'e ve Netanyahu'nun tutumuna desteğimiz tartışmaya kapalı şekilde tamdır" diyordu. 

12 Kasım 2023 Pazar

Filistin Kızılayın az önce geçtiği rapora göre elektrik kesintisi yüzünden kuvözlerdeki bebekler ve yoğun bakımdaki hastalar ölmüş.


Yazarken yine zorlandım. Fakat unutulmasın diye yazılmalı. Unutulmamalı!

10 Kasım 2023 Cuma

 


Az önce bitirdim. Klang der Hoffnung yani Umudun Sesi. Klezmer müziğin kralı diye anılan Giora Feidman'ın Christopf Fasel ile birlikte kaleme aldığı, babasından çokça bahsettiği, çocukluk yıllarına ağırlık verdiği biyografik romanı.

Kitabı okurken ve bitirdiğimde şunu söyledim kendi kendime; ben hiç de sandığım kadar iyimser biri değilmişim ya da ben iyimsersem Giora Feidman ne?
Kırk küsur yıl daha yaşayıp onun yaşına gelir miyim bilmiyorum elbet, lakin onun yaşına ulaşacak olursam; onun kadar iyimser, pozitif, umutlu olabilir miyim, emin değilim.
İyi ki okudum, dediğim kitaplardan biri oldu. Kütüphaneden alıp okuyup iade ettikten sonra satın aldığım ender kitaplardan biri olacak. Çünkü bu kitabın illa ki kitaplığımda yer almasını ve tekrar okuyup şimdi not aldığım yerlerin altını çizmeyi istiyorum.

Onlardan birkaçını bu paylaşım için çevirdim.

"Ben: Baba, neden sınırlar var?
Babam gökyüzünü işaret ederek: Orada bir çit görüyor musun?
Ben: Hayır!
Babam: Görüyorsun işte, gökyüzü sınır tanımıyor!"

"Hayat, dünyayla yüzleşmektir. Dünyayla yüzleşmek ise her gün kendini yeniden bulmakla ilgilidir. Merak yoksa "hayat" denilebilir mi geçirilen zamana."

"Dünya üzerinde, "burası en sevdiğim yer" diyeceğim hiçbir yer yok. Eğer müzik varsa bütün dünya yurdum, her yer evim."

"Benim için dünyada tek bir aile var ve "İnsanlık" bu ailenin soyadı."

"İnsanlar, müziğin ruhlarına dokunmasına izin verirse; bir daha asla bir başkasına ateş etmek istemeyecektir." 

Aile büyüklerinizden bir ev miras kalmış olsun ama öyle sıradan bir ev değil, pırıl pırıl, tertemiz, aydınlık, donanımlı bir ev. 

Üstelik bu ev, aile büyükleriniz tarafından bu hale getirilmeden önce her köşesi onarım ve yenileme gerektiren eski, viran bir evmiş.

Siz ise bu ev size miras kaldıktan sonra evin işlerini görsün, aynı güzellikte kalması için bakımını yapsın diye hizmetliler görevlendirmişsiniz. 

Bu hizmetliler, siz evde otururken; evin hem iç hem dış işlerinden sorumluymuş. 

Çünkü bu sorumluluğu onlara siz vermişsiniz ve ne zaman ki işlerini iyi ve doğru yapmamışlar onları işten çıkarıp yerine yenisini getirmişsiniz.

Gerçi, işe yeni başlayacak olan hizmetlileri çoğu zaman siz tek başına seçmezmişsiniz, çünkü mirasçısı olduğunuz aile büyükleri her görüşün fikrinin alınmasından yanaymış, o nedenle, işe alımlarda akrabaydı, komşuydu birçok kişi söz hakkına sahipmiş. 

Derken işe alımlardan birinin ardından, bir grup hizmetli sizin kararlarınızı hiçe sayar olmuş.

Evinizin mobilyalarını teker teker satmaya başlamış, satıştan elde ettiği geliri evin giderleri için değil, kendileri için kullanır olmuş. Siz "ama nasıl olur, aklım almıyor" demekle yetinmişsiniz. 

Sonra aynı hizmetliler evin odalarını teker teker kendi eş, dost, akrabalarına peşkeş çekmeye başlamış, siz yine "ama nasıl olur, aklım almıyor" demişsiniz. 

Evde kendi yaşam alanınız gitgide daralınca ve ev sahibi değil de her an kapı dışarı edilecek bir sığıntı haline geldiğinizde, artık bu hizmetlileri işten çıkartmak lazım demişsiniz, hatta zamanında bu hizmetlileri işe almanıza sebep olanlardan bir kısmı da sizinle hem fikirmiş, gel gör ki, evi kendilerininmiş gibi kullanan hizmetliler ve onların eş, dostları öyle bir çoğunluğa sahipmiş ki, onları işten çıkarmanız mümkün olmamış. Siz bir kez daha "ama nasıl olur, aklım almıyor" demişsiniz.

Nice zaman sonra; evin size miras kaldığı hallerini özlemle anmaya başlamışsınız, mevcut hizmetlilerin göreve gelmesine engel olmayışınızın ya da ilk hatalarında "ama nasıl olur, aklım almıyor" demek yerine işten çıkmaları için yeterince çaba sarf etmediğinizin farkına varıp size evi miras bırakan büyüklerinizin sözlerini hatırınıza getirmişsiniz. 

Siz, artık miras aldığınızdan daha viran halde olan evde, köşeye sinmiş, sığıntı gibi yaşar, doğum günü, ölüm günü, miras günü gibi özel günlerde büyüklerinizin adlarını ve sözlerini zikrederken; büyükleriniz, kim bilir hangi semadan, evin ve sizin halinize bakıp "ama nasıl olur, aklım almıyor" derken; hizmetliler, evin içinde tam ve sonsuz hakimiyetlerini sağlayacak son değişiklikleri yapmaya başlamış..

Nasıl mı?

Cevabı bilmiyorsanız; yukarıdaki metni, bir çocuk öyküsü değilmiş gibi tekrar okuyun, belki bazı yerlerde metafor vardır.




9 Kasım 2023 Perşembe

“Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki AYM kararını uygulamayıp, üzerine bir de TBMM’ye 'Hükmü okutup, vekilliği düşürün' şeklindeki hukuk dışı yaklaşımını, Anayasal düzene dönük bir darbe girişimi olarak değerlendiriyorum.

Halk iradesine, Anayasa'ya ve hukuka karşı geliştirilen bu fütursuzluk, başta siz olmak üzere bütün Meclis tarafından yok hükmünde sayılıp hak ettiği cevabı almalıdır. 

Bu itibarla, anılan hüküm Meclis Genel Kurulu’nda okutulmayıp iade edilmelidir. Aksi halde, kendi nöbetimde bunu okutmayı kabul etmeyeceğimi bildirmek isterim. Bunun Anayasaya, Evrensel Hukuk İlkelerine ve ettiğim görev yeminine en uygun tutum olduğunu düşünüyorum.


Sırrı Süreyya Önder'in bu sözleri tarihe not olsun diye burada durmalı. Lakin, zor olsa da; asıl temenni, Meclis'te halkı temsil edenlerin, Anayasa'yı, hukuku ve halkın iradesini yok saymamak adına bu sözlere kulak verip uygulamasıdır.



8 Kasım 2023 Çarşamba

Filistin Kızılay raporuna göre; şu ana kadar hayatını kaybedenlerin yarısı çocuk. Aileler çocuklarının vücutlarının çeşitli yerlerine isimlerini yazıyorlarmış, öldürüldüklerinde beden parçalarını toplayabilmek ya da çocukları ile aynı mezara konulmak için.


Yazarken zorlandım. Lakin vahşetin boyutunu kavramak için bu kahredici gerçek yazıya dökülmeli, unutulmamalı!