26 Ekim 2023 Perşembe

Anayasa Mahkemesinin kararının uygulamaya geçmesi için 13. Ağır Ceza Mahkemesinin görevini yapması bekleniyor ve ne hazindir ki büyük ihtimalle 13. Ağır Ceza Mahkemesi de tek adam onayını bekliyor.

Türkiye Cumhuriyeti de hukuktan, demokrasiden ve fikir özgürlüğünden uzak 100. Yılında.



"Hamas terör örgütü değil" açıklamasından daha sefil olan tek bir şey vardır, o da; Filistin halkının verdiği kurtuluş ve özgürlük mücadelesinin hamasa indirgenmiş olması! 

25 Ekim 2023 Çarşamba

Anayasa Mahkemesi, Can Atalay hakkında hak ihlali kararı verdi. Bu Can Atalay'ın serbest bırakılması gerektiği anlamına geliyor. 

CHP'nin Tayfun Kahraman'ı aday göstermeyip kimlerin milletvekili olmasını sağladığını düşündükçe küfür etmeden duramıyorum. 

Ve bu, Can Atalay için duyduğum mutluluğu bile buruyor.



İzlanda, iş ve gelir dağılımında kadın erkek eşitliği konusunda dünya geneline bakılınca oldukça üst sıralarda. İzlanda'da birçok ülkenin aksine ev kadınları da çalışan kadın statüsünde ve devletten maaş almakta. Hatta İzlanda'da 'ev kadını' ifadesi cinsiyetçi bulunduğundan kullanılmıyor, çünkü İzlanda'da mesleği ve geliri daha iyi olan çalışırken diğeri tam da olması gerektiği gibi cinsiyet ayırmaksızın evde kalıp ev işlerini yapıp çocukların bakımını üstleniyor. Avrupadaki birçok ülke dahil hayal sayılabilecek şartlara rağmen bazı mesleklerde aradaki fark az olsa da kadınlar aynı mesleği icra eden erkek meslektaşlarından düşük maaş alıyor.

Bunu protesto etmek için dün İzlanda genelinde tüm kadınlar iş bıraktı. Altını çizmek isterim 'tüm kadınlar'. Yani buna meslektaşları ile aynı maaşı alan kadınlar ve Türkiye'de olduğu gibi önüne 'sadece' küçümseyişi getirilen ev kadınları da dahil. Ve yine altını çizmek isterim bu iş bırakma eylemine ülkenin başbakanı Katrín Jakobsdóttir da eşlik etti. Katrín Jakobsdóttir'dan kısa da olsa bir konuşma yapması istendi. Jakobsdóttir ise bunu kabul etmedi. Protesto gösterisi ardından bunun sebebini soran bir gazeteciye ise şu açıklamayı yaptı; "tüm kadınlar iş bırakırken bu ülkede çalışan, bu ülkeye hizmet eden bir kadın olarak benim iş bırakmamam düşünülemez ve ben o eylemde başbakan olarak değil, bu ülkede yaşayan ve çalışan bir kadın olarak yer aldım. Göreve geldiğim 2017'den bu yana şartları tamamen eşitlemek için çalışıyorum lakin daha yapılması gereken iyileştirmeler var. Eminim bu eylem de iyileştirmelerin hızlandırılmasına katkı sağlayacaktır."

Hayal gibi demiştim değil mi?

Neyse... Öyle işte...

Anlamadan ezberlemek!..

Çok uzun yıllardır, belki de işittiklerimi anlamaya başladığım tarihten beri, bu ifadenin yeri vardır hayatımda.

Türkiye'de ezberci sistem her zaman oldu. Okullarda şarkı sözü, tekerleme ezberletir gibi tarih bilgisi ezberletildi, matematik ezberletildi. Olmadı Kuran kurslarında Kuran ezberletildi. 

Analitik düşünmeyi öğrenememiş, çıkarım yapamayan, fikir üretemeyen nesiller yetişti. 

Birkaç hitabet, birkaç marş ezberleyen cumhuriyetçi, birkaç ayet, birkaç sure ezberleyen dinci saydı kendini, dahası saydırdı da. Laiklik ise asla kavranamadı, yerli yersiz ve içi asla doldurulamadan kullanılan bir sözcük olarak kaldı. Türkiye, anayasasında laiklik ilkesi belirtilmemiş birçok ülke kadar dahi laik olmadı asla, olamadı. Olması için de hiçbir zaman yeterli çaba sarf edilmedi, aksine; dinin hele ki İslam dininin Türkiye topraklarında sahip olduğu güç, bazıları tarafından anlaşılmadı bazıları tarafındansa kullanışlı hale getirildi. 

Cumhuriyet tarihinde, siyaseten, dini değerlerin çıkara yönelik kullanışlı hale getirilmesi ta Serbest Fırka dönemi kadar eskiye dayanır, ancak dinciliği bileyleyip keskin hale getirenler, özünde laiklik kavramını yanlış anlamış ve dini değerlerin toplum üzerindeki etkisini anlamamış hatta küçümsemiş olanlardır. Özetle dini ezberden yaşayanlar yine ezberden Cumhuriyetçi, Atatürkçü olanlar tarafından güçlendirildi.

Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda da bu böyleydi, bugün de aynı.

Bugün Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun yüzüncü yılı değil de Türkiye Yüzyılı kutlamaları yapılıyor, bilinçli bir şekilde Cumhuriyet ifadesi ve başta Mustafa Kemal olmak üzere kurucuları anılmıyorsa bunun temel sebebi girizgahtaki ifadedir. 

Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan insanlara, cumhuriyet ve önemi anlatılmadı, öğretilmedi sadece ezberletildi.

İfadenin, fikrin hapsedildiği Türkiye, cumhuriyetin ilan edildiği günlerdeki Türkiye'den daha özgür değildir. Aksine bağnazlığın ve ezberciliğin işgali altındadır. Yüzyıllık Türkiye Cumhuriyeti, cumhuriyetin ilan edildiği dönemden çok daha uzaktır bugün cumhuriyet kavramına. 

Oysa coğrafi konumuyla, denizleriyle, bereketli topraklarıyla, zengin yeraltı kaynaklarıyla, en çok da halklarıyla, dinleriyle, kültürüyle hele yozlaştırılmamış olsa Anadolu kültürüyle; belki de dünya üzerindeki en güzel, en yaşanılır ülke olabilirdi Türkiye. 

Cumhuriyetin yüzüncü yılında; vatan sevgisini gerçekten yaşamış, hissetmiş olanları sevgi ve saygıyla anmaktan başka hiçbir şey gelmez elimden.

Dilerim, bilinçli oluşturulmuş cehalet ablukasından ve ezberciliğin hüküm sürdüğü bağnazlık işgalinden kurtulup yeniden özünü hatırlayarak, anlayarak, hissederek, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür insanların yaşadığı bir ülke olarak, nice yüz yılları olur Türkiye Cumhuriyeti'nin.




23 Ekim 2023 Pazartesi

Çoğu uykusuzluğa ya da yorgunluğa dayalı küçük, büyük baş ağrıları, hafif soğuk algınlıkları sayılmazsa -ki saymadım hiç- yirmi küsur yıl olmuş hastalanmayalı. 

Neyse bugün haftalar sonra ilk kez kalkıp hem de direkt üç defa on beşer dakika açık havada yürüyüş yapabildiğime göre artık istikamet iyileşme..

Ben iyi olurum da; dünya, o da bir gün istikameti iyileşmeye, barışa, sevgiye çevirir mi?


Neyse biraz da dedikodu.. Sahra Wagenknecht, uzun süredir bir tehdit gibi havaya saldığı sözlerini nihayetlendirdi ve Die Linke'den ayrılarak; Bündnis Sahra Wagenknecht'i (Sahra Wagenknecht İttifakı) kurduğunu açıkladı. İsim pek bir narsist mi olmuş, diye düşünmedim değil hani. 

Sahra Wagenknecht'in Die Linke'den ayrılmasını kayıp olarak görenler var, bence değil. Ayrıca Sahra Wagenknecht'in AfD seçmenlerinin bir kısmının oyunu alacağı düşünülüyor, buna da ancak "keşke" diyebilirim..

22 Ekim 2023 Pazar

Holokost'un utancını, acısını iliklerine kadar hisseden Almanlar, İsrail'in yanında durmazsa, Nazi sayılacaklarına kendilerini o kadar inandırmışlar ki; İsrail'in şu an Gaza'daki katliamını ve on yıllardır hem Gaza hem de Ed-Diffa el Garbiyya'ya (Batı Şeria) yapılan saldırıları görmezden gelmenin hatta yok saymanın da bir tür etnik soykırım olduğunun farkına dahi varamıyorlar.

Holokost'un miras bıraktığı yük o kadar ağır ki; yapılanları her eleştiren antisemit sayılıyor hatta eleştiren Yahudi olsa dahi.

21 Ekim 2023 Cumartesi

Kusmamak, delirmemek işten değil!


Önce yerinden yurdundan edilmiş insanları toplama kamplarında olduğu gibi insandan saymayıp istifleyip koca gri binalara yerleştir, her hareketlerini kontrol et, her fırsatta havadan saldır, on yıllarca sistematik bir şekilde, kadın, çocuk demeden sivilleri öldür, sonra korkunç bir terör saldırısını kendine mazeret belle, gözdağı vermek için insanların sığındıkları evlerini bombala, yerlerini terk etmeye zorla, gitmezlerse hastaneyi bombala, ilkin "biz uyarmıştık, gitmediler" de, ardından "saldırıyı biz yapmadık" diye masumu oyna, hazır olda bekleyen Avrupa ve ABD'nin desteğini yanına al, en sonra da hayatta kalanlara insani yardım göndermekle övün, kahramanlığının alkışlanmasını bekle, hazır olda bekleyenler alkışlamaya başlayınca "terörden ancak savaşarak kurtulabiliriz, sivil halk zarar görmek istemiyorsa 24 saat içinde Gaza'yı boşaltsın" de!!!

 

18 Ekim 2023 Çarşamba

Almanya'nın resmi televizyon kanalının haber merkezi (ARD, Tagesschau), Al Ahli Baptist hastanesine yapılan ve yüzlerce insanın öldüğü hayatta kalanların da ağır yaralandığı hava saldırısını dün "Gaza'da bir hastanede sebebi bilinmeyen bir patlama oldu" diye bildirdi. Ardından gelen tepkiler üzerine olmalı ikinci bildirimini yine tarafsızlıktan uzak olarak "Hamas'ın bilinçli olarak yerleşim yerlerinde saklandığını ve sivil halkın İsrail'in yaptığı tüm uyarılara rağmen Gaza'yı terk etmelerine izin vermediğini, füzenin hedefinin hastane olmadığını, ölen ve yaralananların sorumlusunun Hamas olduğu" şeklinde yaptı. 

Aynı haber merkezinin bu sabahki bildirimi ise şu şekilde "Filistin ve İsrail, Gaza'daki bir hastaneyi vuran roketten birbirlerini sorumlu tutuyor. Roketin nereden geldiği tartışmalı. Patlamanın etkisi devam eden diplomatik çabaları tehlikeye atıyor."

İki gün önce Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin resmi haber merkezi (WDR) canlı yayına Almanya'da üniversitede mimarlık eğitimi almak için 5 yıl yaşamış bir Filistinliyi konuk almıştı. Konuk, Gaza'da durumun dünya basınına yansıdığından çok daha kötü olduğunu belirtmişti. Konuk ayrıca elektrik olmadığını ve dünya ile iletişimi kesmemek için güç kaynaklarıyla elektrik sağlanan hastaneye gittiklerini de sözlerine eklemiş ve canlı yayına da hastanede kullanabildiği internet sayesinde bağlandığını belirtmişti. 

Az önce televizyonda izlediğim bu haberde bahsi geçen hastanenin aynı hastane olup olmadığını anlamak için ismini öğrenebilir miyim diye WDR arşivine baktım ve hayretle gördüm ki canlı yayının yer aldığı kısım yok. Ana sayfaya döndüğümde ise Başbakan Scholz'un İsrail ziyareti öncesi yaptığı ve "bu anlaşmazlıkta Almanya'nın konumlanacağı tek bir yer var: İsrail'in yanı. Almanya'da antisemitizmi canlandıracak hiçbir eyleme izin veremeyiz. Filistin'deki sivillere elimizden gelen insani yardımı yapmaya devam edeceğiz" dediği konuşma ilk haber konumunda. Hemen ardından ise yine İsrail'i savunan metinler yer almakta "İsrail'in sivillere yönelik bir saldırısı yoktur, günlerdir Filistin halkına uyarılar yapılmış ve bölgeyi terk etmeleri söylenmiştir. Filistinlilere asıl zararı veren İsrail değil Hamastır." 

Bu insanlıktan ve vicdandan uzak açıklamalar Almanya'nın ikinci bir Nakba yaratılmasını umursamadığının kanıtıdır. Kimilerinin 'tarihi utancın' etkisi diyerek ve bu şekilde Filistin halkının öldürülmesini önemsizleştirdiği, İsrail'in tutumunu masumlaştırdığı açıklamalar ikiyüzlülükten, vicdansızlıktan başka bir şey değildir. 

Yaşananlar, Filistin halkına yaşatılanlar tarifsiz bir acı!..

Hamas'ın festivale yaptığı terör saldırısı kabul edilir değildir. Öte yandan akılda bir sürü soru işareti bırakan bir saldırıdır. Çünkü saldırı içinde birçok Filistin halkını destekleyenlerin olduğu bir barış festivaline yapılmıştır ve Netanyahu'nun İsrail'de günden güne prestij kaybettiği bir döneme denk gelmiştir. Elbette bu fikir sadece bir teori ama yok sayılabilecek bir teori değilken Filistin'de sivillere yönelik bu vahşet dolu saldırılar desteklenemez. İsrail ordusunun Netanyahu'nun desteğiyle uyguladığı saldırılar en hafif ifadeyle orantısız, ölçüsüzdür.

Sivil halkın bulunduğu yerleri bombalamak ardından biz onları gidin diye uyardık demek yaşatılanın savunması olamaz. İnsanları evlerinden etmek neredeyse öldürmek kadar ağır ve 1948'i anımsatacak kadar vahimdir.

Ve her şeye rağmen diğer çok önemli husus da; şu an Netanyahu'nun yönetiminde yapılanları tüm İsraillilere ve de Yahudilere yüklemek hatasına düşmeden barış istemektir. Savaşın asla bir kazananı olmaz ve en çok masumlar ölür.


Öldürülen bir çocuğun acısını, milliyetine, dinine, rengine bakmadan yüreğinde hissetmeyenler oldukça; korkarım BARIŞ bu dünyaya uzak.

14 Ekim 2023 Cumartesi

Savaş başlı başına en büyük insanlık suçuyken bu suç içinde binlerce aslında küçük olmayan fakat savaşın yanında küçük  bir ayrıntı gibi kalan suçlar barındırır. Tıpkı Adania Schibli'nin "Küçük Bir Ayrıntı"(¹) kitabında yazdıkları gibi. Tıpkı bugün "Küçük Bir Ayrıntı" kitabıyla Frankfurt Kitap Fuarında LiBeraturpreis(²) ödülüne layık görülen Filistinli Adania Schibli'ye ödülünün verilmemesi gibi.

¹ (Mehmet Hakkı Suçin'in çevirisiyle Can Yayınlarından Eylül 2021'de yayımlanmış Roman.)
² (Yalnızca Afrika, Asya, Latin Amerika ve Arap dünyasından yazarlara verilen bir edebiyat ödülüdür.)


"Eilig hole ich die mitgebrachten Landkarten aus meiner Tasche hervor und breite sie auf Beifahrersitz und Lenkrad aus. Einige der Karten sind von politischen Forschungszentren herausgegeben und weisen die vier verschiedenen Zonen ebenso aus wie den Verlauf der Mauer, die Siedlungsbauten und alle Checkpoints in der Westbank und in Gaza. Eine andere Karte zeigt Palästina vor 1948, und eine vom israelischen Tourismusministerium, die mir die Autovermietung mitgegeben hat, verzeichnet Wohngebiete aus Straßen und Sicht der israelischen Regierung. Auf dieser Karte versuche ich mit zitternden Fingern die Stelle zu finden, an der ich mich befinde. Weit bin ich nicht gekommen.

Aber umkehren kann ich auch nicht mehr.

Ich hole tief Luft. Nein, umkehren kann ich nicht mehr, jetzt, da ich so viele Grenzen überschritten habe, militärische, geografische, physische, psychologische und mentale. Ich beuge mich wieder über die israelische Karte und suche den ersten Ort, den ich ansteuern will.

Die einzigen palästinensischen Dörfer scheinen Abu Ghosh und Ain Rafa zu sein. Ich schlage die Karte von Palästina vor 1948 auf und überfliege sie. Mein Auge springt von einem palästinensischen Dorf zum nächsten; sie alle wurden zerstört, nachdem Bewohner vertrieben in hatte. man jenem Ich ihre Jahr kenne manche Namen, weil Kollegen und Freunde von dort kommen, Lifta etwa, al-Qastal, Ain Karem, al-Maliha, al-Jura, Abu Shosha, Saris, Annaba, Jemzu und Deir Tarif. Die meisten Namen aber sind mir so unbekannt, dass es ein Gefühl des Befremdens in mir auslöst: Khirbet al-Amur, Bir Ma'in, al-Burj, Khirbet al- Buwaira, Beit Shanna, Salbit, al- Qubab, al-Kanisa, Kharruba, Khirbet Zakaria, al-Barriya, Deir Abu Salama, al-Naʼani, Jindas, al- Haditha, Abu 1-Fadhl, Kasla und viele andere. Ich blicke wieder auf die israelische Karte. Ein riesiger >Canada Park< liegt jetzt da, wo all diese Dörfer einmal waren."

12 Ekim 2023 Perşembe

Anayasa Mahkemesi, Can Atalay'ın bireysel başvurusunun görüşmesini ve karara bağlanmasını ileri bir tarihe erteledi.
Gerekçe; bir üyenin dosyaya hazırlanamadığını söylemesi.
Aynı gerekçeyle Selahattin Demirtaş'ın başvurusu da bir süre(!) önce ertelenmişti. 

11 Ekim 2023 Çarşamba

Muhalefet lideri Gantz, Netanyahu'nun olağanüstü hal ilan etme teklifini kabul etti.

Olağanüstü hal yönetimine; Ulusal Birlik Hükümeti adı verildi.

Bu şiddetin dozunu artacağının işareti olabilir. 

Lütfen bilgiçlik yapmış ve yanılmış olayım!

9 Ekim 2023 Pazartesi

Korkunç bir soykırımda sağ kalmayı başarmış  insanların, soykırımın ne olduğunu iliklerine kadar bilmesi, hissetmesi gereken çocuklarının, torunlarının şu an yaptığı soykırımı anlatacak, açıklayacak, haklı çıkartacak hiçbir gerekçe olamaz.

Yerleşim yerlerine yönelik bombalamaların videolarını memnuniyetini hiç gizlemeden yayınlayan bir hükümet başkanını alkışlayanlar da haklı çıkartmak için terör saldırısının ardına sığınanlar da bu katliamın ortağı, iş birlikçisidir.

İsrail ordusu sivil yerleşim yerlerini bilinçli bir şekilde hedef almış ve cumartesi günü yaşanan terör saldırısını, yarım yüzyılı aşkın süredir devam eden işgali meşru kılmak için kullanan hükümet başkanı, bombalama anını onur nişanı gibi sosyal medyadan paylaşmışken verilen hiçbir destek masum değildir, olamaz.

İsrail'in daha da çok Netanyahu'nun yaptığını eleştirmek, karşısında durmak, kabul etmemek herhangi bir cihatçı, islamcı ya da adına her ne deniliyorsa bir terör örgütünün yaptığı katliamı onaylamak ya da bu terör örgütüne duyulan sempati hele yandaşlık hiç değildir, tıpkı İsrail'in daha da çok Netanyahu'nun yaptıklarını, yaptırdıklarını eleştirmenin, karşısında durmanın antisemit olamayacağı gibi. 

Dilinde değil yüreğinde barıştan yana olan hiç kimse bu yaşananları kabul edemez, etmemelidir. Ne yüzlerce masum insanın öldüğü terör saldırısını ne de binlerce masum insanı öldüren, evini, yurdunu yok eden devlet elinden çıkan saldırıları.

Geçen yıl bir tiyatro gösterisi vesilesiyle tanıştığım Polonya asıllı Yahudi bir öğretmen "Şalom aslında 《barış》demektir ve bence dünyanın en güzel selamlaşmasıdır" demişti ve eklemişti "bunca acı yaşamış bir toplumun selamlaşmak için bu kadar güzel bir sözcük seçmesi oldukça anlaşılır olsa da bu selamın doğduğu topraklarda yaşayan insanların Palestina halkına yaşattıkları anlaşılır gibi değildir. Yani Şalom dünyanın en güzel selamı olsa da adına yaraşır değildir."

Nobel barış ödülünün verildiği şu günlerde dünyanın en büyük eksiğinin barış olması ironik dahi olamayacak ölçüde vahim aslında.

Ve yaşanan vahşette illa taraf olması gerektiğine inananlar zaten barışı bertaraf ettiğinin farkında olmayanlardır. Çünkü vahşetin, katliamın, savaşın tarafı olmaz.