15 Haziran 2023 Perşembe






Hakkında çok konuşulan, ensest, reşit olmayanla cinsel ilişki gibi konularda çok eleştiri alan, orijinal adı Umibe No Kafuka olan Murakami romanı yani Kafka am Strand ya da Kafka sulla spiaggia ve nihayet Sahilde Kafka.





Tarık’ın kitaplığında Sahilde Kafka’yı görünce, Murakami’nin bu çok sevdiğim romanını, Türkçe çevirisiyle de okumalıyım, diye düşünerek hemen aldım. Kitap, 2005 yılının Eylül ayında 43. Baskı olarak Doğan Kitap tarafından yayımlanmış, kitabı Türkçeye Hüseyin Can Erkin çevirmiş. Kitabın İtalyanca çevirisi, yazı boyutu aynı olsa da yüzden fazla sayfa az, tam olarak hatırlamasam da Almanca çevirisindeki sayfa sayısı eksiği de on, on beş sayfa kadardı. Elbette sayfa sayısının, konu üzerinde bir etkisi yok ancak anlatımda ve duygu aktarımında ortaya yine de farklar çıkıyor ve diyebilirim ki, Sahilde Kafka daha önce de çok sevdiğim Murakami romanlarından biri olsa da Türkçe çevirisi beni en çok etkileyeni oldu. Tabii bu noktada ilk akla gelecek olan, ki benim de kendime ilk sorduğum, Türkçe okumanın verdiği haz, bu karara varmamda ne kadar etkili oldu? Mutlak Türkçe okumanın bendeki hazzı çok farklı ancak fikrimce Sahilde Kafka’nın Türkçe çevirisi gerçekten harika. Üstelik birçok kez sevdiğim kitapların Türkçe çevirisini okuduktan sonra hayal kırıklığına uğramış biri olarak biliyorum ki Sahilde Kafka’nın Türkçe çevirisindeki akıcılık ve çekim gücü çevirmenin başarısıdır. Yukarıda, Hüseyin Can Erkin’in isminin altını o yüzden çizmek istedim. Çevirmen hakkında maalesef hiç bilgim yok, teknoloji çağındayız, Google’a bakabilirdim, ancak o zaman benim hakkında hiç bilgim olmayan çevirmenin aslında çok bilinen biri olduğunu öğrenme riskim var. Risk çünkü, bu durumda, belki de “tebrik ederim” demek bile hadsizlik olabilir. İçimdeki övgüyü ve takdiri korumak adına şimdilik Hüseyin Can Erkin’in adını arama kutucuğuna yazmadım. Fakat bunu mutlaka yapıp Hüseyin Can Erkin’in başka çevirilerini de okuyacağımı çok iyi biliyorum.

İtalyanca çevirisinde Karga ile başlayan giriş kısmında bulunan kum fırtınasından çıkış bölümünü Türkçeye şöyle çevirebilirim; “Fırtına sona erdiğinde, muhtemelen onu nasıl canlı atlattığını bilemeyeceksin. Aslında, gerçekten bittiğinden bile emin olamayacaksın. Lakin bir noktada şüphe yok. O rüzgardan çıkan sen, ona girenle aynı olmayacaksın.” Oysa Türkçe çevirisinde, kum fırtınasından çıkış bölümü o kadar güzel anlatılmış ki; “Sonra o kum fırtınası bittiğinde, nasıl olup da onun içinden geçebildiğini, nasıl hayatta kalabildiğini tam olarak anlayamayacaksın. Hayır, o fırtına gerçekten bitti mi bunun bile farkına varamayacaksın. Yalnız, tek bir şeyden emin olacaksın. O fırtınanın içinden geçtikten sonra, fırtınanın içine ayak attığındaki kişi olmayacaksın. Evet, işte kum fırtınasının anlamı bu.”

Ve Sahilde Kafka gerçekten de kum fırtınası gibi bir roman. Ensest ve reşit olmayanla cinsel ilişki konusunda aldığı tüm eleştirilere rağmen, ben, Sahilde Kafka’nın çok iyi bir roman olduğunu hatta erken yaşta, anne tarafından terk edilmiş bir çocuktaki tamamlanmamışlık hissi ve baba tarafından kehanet adı altında uğradığı psikolojik şiddet sonucunda, yaşı gereği bedenini ve cinselliği keşfetmeye çalışan bir ergenin ruhsal bocalamalarını aktardığı için, psikolojik roman kategorisinde değerlendirilebileceğini ve bu durumda da çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Hele ki Hüseyin Can Erkin’in çevirisiyle. O yüzden diyebilirim ki daha önce hiç Murakami okumamış biri, ilk deneyiminde, Sahilde Kafka ile Murakami lezzetinin farkına varamazsa; Murakami, onun yazarı değil ve diğer romanlarında da olamayacaktır.