28 Nisan 2025 Pazartesi


Bir deyişten alıntı olsa da altı çizilerek hatırlatma yapılmalı; 

Türkiye krallık değildir, bu nedenle ne kralı ne tacı ne de tahtı vardır. 








91 yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlarına konut olmuş Çankaya Köşkü dururken, cumhuriyetin kuruluşunun ikinci yılında Türkiye'de tarıma yön vermek ve çiftçiyi desteklemek için kurulan Atatürk Orman Çiftliği'nin orta yerine, halkın hakkı olan paralarla yapılan çirkin bir binaya Saray dendiği için, orada halkın oylarıyla -ki bu oyların gerçekliği de muamma iken- oturan en üst düzey olsa da nihayet devlet memuru olan kişi kral olmaz. Kendi kendisini kral sansa da olmaz. 

Cumhurbaşkanının tahtı değil, makam koltuğu olur. Devlet kademesinde üst düzey memurların makamı ve bu makamda memuriyetlerini icra ederken oturdukları koltukları olur. Yine halkın hakkı olan paralarla yaptırılmış altın kaplama koltuk da bu gerçeği değiştirmez. 

Cumhurbaşkanının tacı da olmaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin Türkiye Cumhurbaşkanlığı forsu vardır ve bir cumhurbaşkanının ülkesini temsil ederken kullanabileceği yegane sembol taç değil, Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan Cumhurbaşkanlığı armasıdır.



26 Nisan 2025 Cumartesi

Tüm bu yaşananları durduracak bir güç yokken boşluklar ironi ile doldurmanın alemi de yok. O aşama çok çok geride kaldı. 

24 Nisan 2025 Perşembe

Trump: Barış sağlanması için Ukrayna, Kırım, Herson, Donetsk'i tamamen Rusya'ya bırakmalı.

Almanya basını: Bu bir barış antlaşması değil, kapitülasyon talebi.


Trump: Savaşı bitirmek için en doğru yol, Filistinlileri Gazze Şeridi'nden alıp Ürdün, Mısır gibi ülkelere yerleştirmek ve Gazze'yi yeniden inşa etmek.

Almanya basını: Filistinlilerin de hakkını savunan barışçıl bir çözüm.

23 Nisan 2025 Çarşamba

"Son beş yılda ne yapıldı?" diye soranlar, ne yazıktır ki; önceki 20 yılda her boş alanı inşaata açanlara, 99 depreminden sonra toplanan vergilerin nereye gittiğini açıklamayanlara hesap soranlardan, 6 Şubatta ve akabinde yaşananları çoktan unutmuş olanlardan fazla.


Ve ne vahimdir ki; olası büyük İstanbul depremi, 2019'a kadar yönetimin kimde olduğunu hatırlamıyormuş gibi yapanların, görevini ciddiye alanları hapsedelerin, görevini layıkıyla yapacak olanlara iş vermeyenlerin, her boş alanı betona çevirenlerin, İstanbul'un ortasına bilime inat kanal planlayanların inisiyatifinde.

"Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir."

Bu cümleler işgal altındaki bir ülkenin halkına ithaf edilmişti. 

Bugün egemenlik milletin değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız belli bir zümrenin elindedir ve bu zümre; laiklikten, adaletten tamamen uzaklaşmış, baskıcı bir rejimle halkın büyük bir kısmını yok saymaktadır. 

Bugün egemenlik belki milletin değildir, lakin biz, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!" düsturu ile büyüdük ve egemenlik, yeniden kayıtsız şartsız milletin oluncaya dek; susmadan, yılmadan, korkmadan mücadele etmeye devam edeceğiz. Çocuklarımızın özgür geleceklerinden vazgeçmeyeceğiz. 



Aslında ölen, öldürülen, eğitim hakları elinden alınan, sağlık hizmetlerine ulaşamayan, çalışmak zorunda kalan, zorla evlendirilen çocuklar hakkında yazmak gerekirdi, dedim. Fakat egemenlik yeniden kayıtsız şartsız milletin olmadıkça, çocukların geleceği aydınlatımadıkça, çocukların hakları için mücadele edilmedikçe; söylenen her söz, boş bir romantizmden ibarettir.

21 Nisan 2025 Pazartesi

Arkadaşımın 15 yaşındaki kızı YouTube'da Acil Aşk Aranıyor isimli bir diziyi hayran hayran izlerken dizide bazı sahneler dikkatimi çekince diziye birinci bölümden başlayarak on sekiz bölüm izledim. Dizi hakkında alışılagelmiş tıp eleştirilerinde bulunmayacağım, hiçbir doktor dizisinin hekimlik eğitimi vermek gibi bir görevi yok. Ben, kadın-erkek ilişkilerine takıldım. Vıcık vıcık diyaloglar, eril dil, kontrolsüz ses düzeyinin hakim olduğu sıradanlaştırılmış şiddet. Erkek bir hekim, hem sevgilisi hem şefi olan kadın bir hekime sinirlendiği için duvara yumruk atıyor. Dizide sevimli gösterilmeye çalışılan ve bunun için çocukça konuşturulan asistan bir doktor, kendisine sürekli bağıran, hem komşusu hem yönderliğini yapan bir hekime aşık oluyor. Üstelik bu hekim de sakarlığından sürekli şikayet ettiği, sesini her fırsatta yükselttiği asistanına aslında aşık olan romantik prens gibi öne sürülüyor.

Yapmayın canım ebeveyler! Çocuklarınızı 7/24 kontrol edin, demiyorum elbette lakin çocuklarınızın internette ne ile vakit geçirdiğinden haberdar olun. Kadın-erkek ilişkilerinde, erkek dominantlığının, kıskançlığın, şiddetin normalleştirildiği hatta sevimli hale getirildiği yayınların çocuklarınızı manipüle etmesine izin vermeyin. Çocuklarınızın özgüvenini zedelemeden, onlarla her zaman konuşarak ve daha da çok onları dinleyerek romantizm makyajıyla sunulan gizli şiddetten koruyun. 

20 Nisan 2025 Pazar

Ticaret Bakanı Ömer Bolat dün Malatyalı İş İnsanları Derneği'nin toplantısında söylediği nice nice şeyin yanında şunları da söylemiş: "1999 Marmara Depremi'nde devlet ortada yoktu. Bizim bakanlarımız depremden sonra 3 ay evlerine gitmedi. Hepsi saç sakal karışmış, günde 20 saat deprem bölgesinde görevlerini yaptılar."

Birincisi; bir bakan "bizim bakanlarımız" diyemez. Bakanlar halk için yani herkes için vardır, hangi yılda olduğu fark etmez.

İkincisi; 1999 depreminin ilk saatlerinden itibaren TSK sahadaydı, 2023 yılında askerin sahaya inmesi devlet eliyle engellendi.

Üçüncüsü; biz saat farkından dolayı Türkiye'nin batısında yaşayan birçok insandan önce durumun vahametini öğrenmiş ve yola çıkma hazırlıklarına başlamışken, Murat Kurum basın açıklamasında depremin şiddetli olduğunu ancak can ve mal kaybı olmadığını söylüyordu. Açıklamanın yapıldığı haberi izlemiş biri olarak Google araması yaptım, lakin internette ne hikmetse yok olan birçok şey gibi bunu da bulamadım. 

Dördüncüsü; dahil olduğum ekip saatlerce havaalanında bekletilip sonra da plansızca oradan oraya gönderilirken depremden birinci derecede etkilenmiş sağlık çalışanları travmaları hiçe sayılarak, dinlendirilmeden çalıştırıldı. Dönemin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca derdini anlatmaya çalışan bir kadın sağlık çalışanına "provokasyon yapma" diye bağırdı. İzlediğim bu videoyu da bulamadım. 

Beşincisi; 99 depreminde hiçbir devlet insanının şöyle bir fotoğrafı olmadı. (Hayret bu fotoğraf kara delikte yok olmamış.)


Sonuncusu; asli göreviniz olan şeylerlerle övünemezsiniz! Kaldı ki asli görevlerinizi yerine getirmediğiniz gibi insanların acılarını kirli siyasetinize alet ettiniz, hala ediyorsunuz.


18 Nisan 2025 Cuma

Memleket yanarken hüdaparın meclise sunduğu kanun değişikliği teklifi.


GÖZDEN KAÇMAZ UMARIM!!!









Bir sesin beden bulması mı daha zordur, bir bedenin ses bulması mı?

17 Nisan 2025 Perşembe

Siz sevinçlerimizi tomurcuktan çiçeğe dönmeden kopartıyorsunuz, bunu da zafer sanıyorsunuz ya; biz köklerimizi çoğalta çoğalta bahara hazırlanıyoruz, rengarenk açmak için. 


16 Nisan 2025 Çarşamba

"14 yaşındaki çocuklar fabrikalarda ölecek kadar büyükse, öğretmenlerinin hakkını arayacak kadar da büyüktür."

demiş bir genç, Beylikdüzü mitinginde. Gencin adına basında yer verilmemiş, lakin ben yüreğimde yer verdim bu isimsiz gence..

Olması gereken olmuş olsa da çok sevindim ve yazmak istediğim daha nice isim var. 

 Selçuk Kozağaçlı

🤍

15 Nisan 2025 Salı

Haklarını aradıkları için öğrencilere hayatı dar eden sistem, öğrenci dahi olamayıp çalışmak zorunda kalan ve çalışırken ölen çocukların da katili olan sistem. 

Ve hala "siyaset yapmayın", "her şey politik değildir"diyenler var..

14 Nisan 2025 Pazartesi

Almanya Dış İşleri Bakanı Baerbock yaptığı basın açıklamasında, Gaza'da durumun çok vahim olduğunu, hastaneler ve okullar dahil tüm yaşam alanlarının viraneye döndüğünü, tıbbi ve gıda başta olmak üzere insani yardımın yetersiz olduğunu, bir an evvel tam ateşkes ilan edilmesini ve İsrail'in buna uyması gerektiğini söylemiş.

Bunu İsrail'e her türlü desteği vereceğini söyleyen ve İsrail'i askeri donanımla destekleyen yakında eski başkan olacak Scholz döneminde söylemeyen Baerbock'un sözlerinin hiçbir samimiyeti olduğuna inanmıyorum. Durumun nereye gideceği çok açıkken susan tüm politikacılar, Filistin halkının yaşadığı acıdan, yaşanan katliam hatta sözcüğü doğru kullanmak gerekirse soykırımdan sorumludur. 

13 Nisan 2025 Pazar

çocuklar gıda yetersizliğinden ölürken, gıda yardım merkezini vurmak nedir?

soykırım sözcüğünü kabul etmeyen -başta almanya olmak üzere- ab ülkeleri bu duruma nasıl bir kılıf bulacak?

Herkes kendi yarasından konuşur.

Bu cümle ilk anda, kişinin (kişilerin) kendi yarası (yaraları) hakkında konuştuğunu düşündürebilir. Oysa yara; hakkında konuşulan değil, verdiği hasarla hatta belki sağladığı tecrübeyle kelimeleri şekillendirendir. Kelimeler artık sadece kelime değil, anlatana farklı, dinleyene farklı duygudur. Sadece aynı yerden yara almış olanlar, kelimeleri aynı tınıyla duyar...



Bazı nöbetler diğerlerinden daha zor, daha uzun, daha ağırdır. Geçmez, sürünür ve sürer...




12 Nisan 2025 Cumartesi

Bugün Pesah başlangıcı ve maalesef bugün Filistin'e destek ve antisemitizm arasındaki çizgi yine çok hassas. Filistin'e destek olmak içinde antisemitizm barındırmamalı. İsrail hükümetinin Filistinlilere yaşattıklarını tüm Yahudilere yüklemek çok yanlış. Filistin'de yaşananlara yürekten üzülen, mevcut İsrail hükümetini asla desteklemeyen, İsrail'den kilometrecelerce uzakta yaşayan insanların bayramlarını korkuyla, tedirginlikle geçirmek zorunda olması yanlış, çok yanlış. 


Filistin'i, Filistin halkını desteklemek nasıl ki Hamas'ın yanında durmak demek değilse; Yahudilerin inançlarını, bayramlarını özgürce, korkmadan yaşamalarını istemek de Neosiyonistlerin yanında durmak değildir. 


Hag Pesah sameah!

"sadece bir kabus, bunların hepsi bir kabus, dedim uyanırken. sonra fark ettim ki gerçekte bir rüyaymış. yaşadığım hayatı kabus sandığım, uyanınca her şeyin geçeceğini umduğum bir rüya. rüya, çünkü, yaşadığım hayatın sadece bir kabus olduğunu düşünecek kadar güzel ve elimde olsa yaşadıklarımın sadece bir kabus olduğunu ve uyandığımda beni normal, güzel bir hayatın beklediğini bildiğim için asla uyanmak istemeyeceğim bir rüya." 


hiçbir çocuk böyle hissetmemeli. hiçbir çocuk gözyaşlarına boğulmuş bir halde, nefes almaya zorlanırken böylesi sözler dökülmemeli ağzından.  


ah çocuk! bu cümleler de asla unutmayacaklarıma eklendi. 

11 Nisan 2025 Cuma

Olması gereken olduğunda umutlandığımız, kötünün iyisine sevindiğimiz bu günler bize bir şey -daha- öğretti; hangi vekil gerçekten milletin vekilidir!

10 Nisan 2025 Perşembe

 .

Her zam haberinde "bu millete müstahak" diyen sözde muhalifler var ya; işten onlara aşırı sinirleniyorum. 

Sen "müstahak" kelimesini cümle içinde kullanacaksın diye; ömrü hayatında kimsenin hakkını yememiş, çalışmış ya da birçok gerekçeyle iş bulamamış, çalışamayan, yaşamayı unutmuş, sevdiklerinin ya da kendi karnını doyurmaktan başta gayesi olmayan milyonlarca insan milletten sayılmasın mı? Yıllarca okumuş, meslek edinmiş, eline iyi ya da kötü maaş geçmiş insan, yatağa aç girmiyorsa da kazandığı parayı niye sanata, spora, hobiye harcamasın da her gün yeni bir zammın etkisiyle temel ihtiyaçlar için misliyle harcamak zorunda kalsın?

Memlekette kışın yırtık ayakkabı, bulabilmişse incecik montla okula gitmeye çalışan çocuklar var hatta memlekette çalışmak zorunda olduğu için okula gidemeyen çocuklar var, memlekette bırak ömründe bir kerecik olsun herhangi bir sayfiye yerine gidememiş çocuğu, ömründe bir kerecik de olsa et yiyememiş çocuklar var, eskiden "kurbandan kurbana et giren evler" diye bir tabir vardı, artık o da yok, çünkü o çocukların oturduğu muhitlerde kurban almaya gücü yetecek komşu da yok.

Sen bu çocukları milletten saymayarak mı muhalif olduğunu sanıyorsun. Sen muhalif falan değilsin, kibarca söylemem gerekirse "bencilin tekisin", müstahak kelimesini cümle içinde kullanınca kendini önemli zanneden "küstahın tekisin". 




Metin yaşasaydı bugün 57 yaşında olacaktı. Oysa Metin 29 yıldır aramızda değil. 

Biz Metin'in doğum gününü 29 yıldır kutlayamazken; ölümüne sebep olanlar bugün yine kendi günlerini kutlayacaklar..


Bu yürek susmayacak!

Böyle giderse tutuklama ya da gözaltı haberleri olmayan sabahlara uyanacağız. Kimse tutuklanmayacağı ya da gözaltına alınmayacağından değil, haber alma hakkı tamamen yok edileceğinden.

Timur Soykan ve Murat Ağırel bu sabah gözaltına alındı. Çünkü gazeteci olmanın en zor olduğu bu dönemde belgelerle haber yapmaya devam ettiler. 

8 Nisan 2025 Salı

hiçbir meslek kayıtsız şartsız "onurlu" sıfatına sahip değildir, bir mesleğin onuru, icra edenin onuru kadardır ve mesleği ne olursa olsun; doğrunun yanında durmak ya da doğrunun altına imza atmak için onay bekleyenler bu sıfatı hak etmez. 



7 Nisan 2025 Pazartesi

Adli Tıp kararını beklerken hekimlerin doğru karar almalarını ümit etmek zorunda olmak, bu da yetmezmiş gibi adli tıp ümitlerini boşa çıkarmazsa yargının da bu karara uymasını ümit etmek zorunda olmak...

Kabus sadece kabus değil, kabus içinde kabus...

6 Nisan 2025 Pazar

Kendi kendini zât-ı şâhâne ilan etmiş yetinmemiş halîfe-i rûy-i zemîn olduğunun da zannındaki kişiye biat etmeyen kim varsa hepsine zaten tedhişçi yaftası addolunmuşken daha neyin korkusu yaşanıyor da yer yerinden oynamıyor mümkün değil anlamak..


Hapishaneler gerçek suçlularla değil de siyasi rehinelerle doluyken gündemi herhangi bir partinin iç hesaplaşmalarıyla meşgul etmek nasıl bir saçmalığın esinidir?

5 Nisan 2025 Cumartesi

Gün gelecek; sağlık raporunda imzası olanlar, tıpkı hiçbir delil yokken tutukluluk kararı çıkaranlar gibi "biz sadece emirleri yerine getirdik" diyecekler.

Zül...

4 Nisan 2025 Cuma

Mahmut Tanal'ın gençler için yaptığı cengaver hamleleri gördükçe içimde eksik, buruk kalan bir yan var, adı; Can Atalay. 

Özgür olsaydı; Can'ın gençler için nasıl mücadele edeceğini hepimiz biliyoruz değil mi?


Kimse bu kadar hızlı "hayat devam ediyor" mizaçgirliği yapamaz. 

Bugün sustukların yarın yaşayacakların, anla artık bunu.

Biz asla susmayacağız!

Sen de susma!


Mücadeleyi bırakıp "hayat devam ediyor" dersen; yaşamı değil, nafile bir telaşla umudu, mutluluğu kovaladığın bir çarkı seçmiş olursun!


Çık o çarktan!

Susma!

HAK

HUKUK 

ADALET 

1 Nisan 2025 Salı

Elimde tuzlukla koştursam da her "hıyarım var" diyene yetişemeyeceğime kendimi ikna etmem imkansız bir hal aldığında elimdeki tuzluğu bıraktım. Sonrası tuz buz. Hepsi bu!