Jarin: "Bilinci henüz yükselmemiş bir insan için unutulması icap eden olaylar ve yaşanmışlıklar bilinci yükselmiş bir insan için yalnızca yaşananın ardındaki görünmeyeni görmek için bir çalışma alanı, ödev gibi kabul edilebilir. Aslında her anımızın bir mesajı var.
Her an yaşadığımız her şey katman katman. Aslında en dipte olan ile bizim olduğunu sandığımız ve konunun başka muhatapları var ise onların da başka başka anladığı katmanlar v kim perdenin arkasını görebiliyorsa o zaten olayları kontrol edebiliyor ve hiçbir şey için üzüntü duymuyor."
Sevgili Jarin, yazdıklarınızı birkaç kez okudum. Lakin halen emin değilim, sizin anlatmaya çalıştığınız ile benim anladığım örtüşüyor mu? Zira ben, en kontrollü insanın dahi, hiçbir zaman üzüntü duymamasının mümkün olacağına inanmıyorum. Her bireyin -kendini çelik zırh içinde muhafaza etse de- yara alacağı bir yanı vardır, ki elbette fiziksel anlamda değil ruhsal anlamda. Birey, tüm yaşanmışlıklarından ders(!) alsa da, ben buna deneyim demeyi tercih ediyorum ve deneyim(lerin)de tekrara düşmese de, bu hayatın içinde edineceği tüm yeni deneyimlerinin olumlu olmasını sağlamaz.
Sık kullandığım bir örnek var; bisiklet kullanmayı yeni öğrenen çocuk(1), düştüğünde hele de yara aldığında, yanında yarasını saracak, onu yüreklendirecek biri olursa, bisikletin selesine yeniden oturması daha kolay ve de güvenli olur. Yanında kimse olmayan ama kendi kendini yüreklendirebilen çocuk(2) da seleye yeniden oturabilir ama yanında kimsenin olmadığı ya da yanında birileri olsa da, beceriksizlikle itham edilen ve kendi kendini -özgüveni zedelendiği için- yüreklendirmeyi başaramayan çocuk(3) vazgeçer.
Yetişkin yaşlarında; bisiklet kazasında en az yara alacak çocuk, üçüncü çocuktur, çünkü bisiklet kullanmaz. Birinci çocuk, yara aldığında endişe etmez, her ufak kazada yoluna devam eder. İkinci çocuk ise her yara aldığında ya hevesi kırılır ya hırsı törpülenir. Ya vazgeçer ya daha büyük daha ciddi yaralar alacağı ya da profesyonelleşeceği sürüşler yapar.
Artık yetişkin olan üçüncü çocuğa tekrar dönecek olursam; o belki kendi sürdüğü bisikletle kaza yapmayacaktır, lakin herhangi bir bisikletliyle çarpışıp dahil olduğu bir bisiklet kazasından yara alabilir.
Ve sizin yazdıklarınıza istinaden (belki de anlamadığım ya da yanlış anladığım) şunu diyebilirim; bisiklet ile ilgili olumlu, kısmen olumlu, olumsuz deneyimi olan üç çocuk da yetişkin olduklarında perdenin arkasını tam anlamıyla göremez. Üçü için de kendi kontrolleri dışında olan gelişmeler olabilir, olacaktır. İlk ikisi deneyimi olduğu halde üçüncü ise deneyimi olmadığı için; perdenin arkasında yol var mı, duvar mı var yoksa hızla gelen bir bisikletli mi var göremez. Üstelik üçüncü -özgüven sorunu yaşıyorsa- bisiklet kullanmadığı halde göremez. Yani deneyimlerimiz geleceği görmeye, gelecekte olacak her şeyi göğüslemeye yetmez. Hayatsa her zaman bisikletten inip o perdenin arkasında ne olduğuna bakmamıza yetecek zamanı ya da imkanı vermez.
Üstüne üstelik, hayatın bizi yaralaması, incitmesi, insanların bizi üzmesi, kırması son derece olağan, yeter ki süreklilik haline gelmesin ve yaralarımızı saracak, üzülsek de üzmeyeceğimiz, kırılsak da kırmayacağımız kadar gücümüz olsun.
Ve elbette yanımızda; önden gidip perdeyi açarak yara almamıza engel olacak, yaralanmışsak yaramıza pansuman yapacak, aynı şekilde önden gidip perdeyi açacağımız, yara almasına engel olacağımız, yara almışsa pansuman yapacağımız insanlar olsun. Ki bu da süreklilik kazanmamalı, çünkü kimse, ne devamlı pansuman yapılan ne de devamlı pansuman yapan olmamalıdır. Bu ilişkileri yorar, yıpratır, bitirir.
Ve fakat bu da bir deneyimdir. Onlarca, yüzlerce, binlerce, bazen hatırlamak istemeyecek kadar kötü bazense unutmak istemeyecek kadar güzel deneyimlerden biri.
Çünkü sizin de dediğiniz gibi; yaşımız kaç olursa olsun, deneyimlerimiz ne kadar çok olursa olsun, hayat, "yaşananın ardındaki görünmeyeni görmek için bir çalışma alanı".
Ki şu an yazdıklarım sevgili Jarin, yazdıklarınızı anlamadığım, yazdıklarınızın arkasını göremediğim için türedi. Fakat biliyorum, ben bambaşka bir yerden baktıysam dahi, siz fikrimi yazmış olmamdan şikayetçi olmayacaksınız. Aksine, belki bana sabırla, aslında ne demek istediğinizi anlatacak ya da hemfikir olmadığımızı belirteceksiniz...
Ve bu güzel sevgili Jarin. Zira içinde sevgi, saygı, anlayış, hoşgörü barındıran her iletişim güzel, çok güzel..












